20 Temmuz 2017 Perşembe

BİLE BİLE HER ŞEYİN BİTTİĞİNİ..




 
Günlerdir bizi düşünüyorum. Seni, beni, ilk gençliğimizi.. Hayatımızın anlam dolup taştığı, hiçbir duygunun kofti olmadığı, sımsıkı sarılmalarla ısındığımız zamanları. Mutfağı, annelerimizi, Kıprıslı Hüseyin'i, çocukları, incir likörünü, vejeteryan kedilerini, bitki çaylarımızı... Henüz kimseler ünlü olmamışken, herkes ünsüzken yaşadığımız neşe dolu saatleri.. Oğlunuzun doğumunu.. Ve sonra senin gidişinle kucağıma bomba gibi düşen boşluğunu..
 
Bu sabah, senin sayende tanıdığım güzel bir insan daha öldü biliyor musun? Biliyorsun tabii... Oysa güne, Ali ve Oya'nın baba toprağına, senin köklerine seyahatlerine gülümseyerek başlamıştım. Ağlamayacaktım bugün. Oğlunun, geçmişin izini sürmesini seyretmenin burukluğu olacaktı muhakkak ama sen yine ölmüşsün, şimdi ölmüşsün gibi olmayacaktı.
 
İnsanın ölümlü olması Tanrının, ya da doğanın en güzel kararı. Yoksa bunca kayıpla, günden güne eksilerek tükenmek dayanılır gibi değil.. Ama biliyor musun, en kutsal hediyemiz, en ağır yükümüz; bir insanı içi, dışı, güzeli, çirkini, geçmişi, gelip gelmeyeceği bilinmez geleceği ve hatta tüm öfkeleri, acılarıyla sevmek... Beni öyle sevdiğin için, seni o halinle sevmeme izin verdiğin, hiç saklanmadığın için bu boşluk..
 
Kıymetli yüküm, çok özlediğim, dostum.. senden, gençliğimizden, bir parça daha sana doğru yola çıktı dün gece. Doğruca sana gelir bence. Sen ona hoş geldin diyeceğin için mi neden, daha kolay hoşça kal dedim...
 
Öperim gözlerinizden.
 
*https://www.youtube.com/watch?v=-5YxeJSOUY0

Hiç yorum yok: