Bodrum'da sevdiklerimle sağdan sola koşuşturup, zamana meydan okumaya çalışırken ve elbette başaramayıp ha bire tökezlerken, kendime çok gördüğüm durma eylemine saklanmak istedim. İçimden kitap okumak geldi. Sadece ve sadece zevk için, bir şey öğrenme veya anlama kaygısı taşımadan öylesine, hatta mümkünse bomboş bir kafayla kahve kitap keyfi yapmak!
İki kitap seçtim. Biri aşka dair felsefi bir zımbırtıydı, dolayısıyla çabuk sıkıldım. Zira adına aldanmış, baharda aşk hakkında okumak güzel olur sanmıştım... İkincisi daha önce duymadığım bir Macar yazara aitti; Arpad Kun. Kitabın adı Mutlu Kuzey. Kuzey dedi ya, beni çekti zaten.
Ertesi sabah kitabımı alıp, Bodrum'un en güzel manzarasına karşı kuruldum. Güneş, kahve, kitap ve bir de komik, yılışık sokak kedisi! İşte tatil, işte insanın bomboş hissetmesi için idealleştirilmiş bir an!
Başkalarının gevşemekten anladığı nedir bilmem ama hayatında ot içmemiş bendeniz için, ot kafası budur:)
Kitap gerçekten hoşuma gitti. Hala bitmediği için nihai fikrimi paylaşamamakla birlikte ortalarına yaklaştığım için güzel olduğunu söyleyebiliyorum. Kuzey'in mutlu insanları arasına karışan ömrünün önemli bir kısmını Afrika'da geçiren melez bir adamın hikayesi... İçinde modern dünya ve hiç bilmediğimiz tılsımlı dünya birbirine paralel anlatılmış.
Ayı hafta içinde İasos kentini gezmek, Ferzan izlemek ve üstüne bu kitap öyle iyi geldi ki, güneş her bir saç telimden kafama sızıp, kalbime hayat ışığı olarak süzüldü sanki...
Omuzlarım gevşedi, dişlerimi sıkmayı bıraktım. Kaygılarımı palmiye ağacının gövdesine doladım. Belirsizlikler mi? Onları biri aldı galiba, göremedim ki!
Sanat ve doğa hasta ruhumuzun tek ilacı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder