Durup durup geri gelen soğuk, rüyalarla konuşan geçmiş, sepetteki ütüler, belki de asla gitmeyeceğim bir ülkenin kelimeleri, geç kalmışlık hissi, birkaç beyaz saç teli, okunacak kitaplar, düzeltilecek masallar...
Düzeltilecek masallar....
Uzun süren gri dönemin iç kemiren, endişelendiren varlığı.. "Acımadı ki!" diyenler, parmağındaki sıyrık yüzünden serum bağlanmasını bekleyenler..
Yersizler, yurtsuzlar, evsizler...
Yüreğe yük olanın, bele ağrı veren görünmez ipleri. İncecik bir makarayla etrafında dans ederek dönen; tüm eylemlerini imkansız kılan, bilip de bilmemeler...
Hepsi benim evin balkonunda. Kapıyı açsam sabahın alacasında içeri doluşacaklar. Teklifsizce kahvemi içip, ahbapmışızcasına omzuma uzatacaklar ellerini.
Zorsun Mart, ama geçen yıldan beri daha dostsun. Vedaların en güzelini, en ertelenmişini yaşadığım an, özgürleştim ben.
hoşçakal DİYEBİLİYORUM ARTIK...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder