"Yukarıda tanışanlar burada anlaşırlar." Kim söylemiş hatırlamıyorum, belki Mevlana..
Seninle durumumuzu uzun uzun düşündüm. Neredeyse on yıldır düşünüyorum. Biz aslında hiç tanışmadık... Neden dersen tesadüfen çarpışan ve aksi yönlere savrulan bilardo topları gibiyiz. Sen kendi hayatının bildik dehlizine yuvarlanırken, bana ne olduğunu hiç düşündün mü? Kimle çarpıştın? Kalbi, ruhu ezildi mi?
Dönüp bakmadın bile. Bildik karanlığındasın, ışığa alışık değil gözlerin...
Oysa hakikatte yukarıda tanışmış olsaydık, tüm anlaşmazlıklarımız, kavgalarımız anlamını yitirirdi. Belki ölür gibi olurdum ama ölmezdim. Şimdiden iyi olurdu, yani yaşar gibi olup yaşayamamaktan.
Kavgamız da sahici olurdu, sevgimizde.
Tartışmasız, kavgasız ilişkilere güvenmem ben. Daimi uyum varsa taraflardan en az biri, içinin çekmecelerini ağzına kadar dolduruyor demektir... Kendinle uzlaşmakta çuvalladığın karman çorman bir iç dünyan varken, nasıl olur da dışarıda tam bir birlik halinde devam edebilirsin?Yalaaan.
İçin rahat olsun, biz seninle yukarıda tanışmadık. Birbirimizi bildiğimizi sandığımız tek hayat şimdi ve buradaydı, onu da ıskaladık. Yakın hissettiren şey? Acıydı, katlanamadık.
Sabah sabah bunları niye yazdım diye merak ediyorsan, uyandığımı haber vermek istedim. İyileştiğimi bil istedim.
Mutlu Pazarlar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder