1 Eylül 2016 Perşembe

BAĞDAT CADDESİ'NDE BİR AİLE..

 
 
Sağlıklı, tok, umutlu ve neşeli olmaktan utandığınız oldu mu hiç?
Ya bu utancınızın cismen önünüze dikildiği?
 
Bu akşam, uzun ama bir o kadar da güzel ve geleceğe dair kendimce önemli adımlar attığım bir günün sonunda, Sarışın'dan çıktım evime doğru yürümeye başladım. Aslında yorgundum ve her an bir arabaya binme şansımı korumak için sahile inmedim, Bağdat Caddesi'nde yürüdüm.
 
Yaklaşık on beş dakika içinde üç dilenci gördüm. Biri "açım" diye bağırıyordu, diğeri çocuğunu restaurantın penceresine yapıştırmıştı... Üçüncü aile ise Şaşkınbakkal ışıklara gelmeden evvel, hemen yer altı geçidi öncesindeki banka oturmuş, öylece duruyorlardı.
 
Adamın kucağında küçücük bir kız çocuğu vardı. Belki beş yaşında ya da altı... Kadın ince, soluk tenli ve eşarplıydı. Önce yanlarından geçtim. Sonra cüzdanıma baktım. Sadece elli liram vardı. Geri dönüp karınlarını mı doyursam bir yerde diye düşündüm. Sonuçta kartla ödeyebilirdim. Sonra kıyafetlerinden rahatsız olabileceklerini düşünerek, onları bir yere götürme fikrimden vazgeçtim. Kuruyemişçide para bozdurup su aldım. Geri döndüm....
Paranın bir kısmını onlara verdim. Verirken de utandım "kusura bakmayın fazla param yok benim" dedim. Adam tertemiz bir Türkçe konuşarak cevap verdi: "Teşekkür ederiz"
"Suriyeli misiniz?"
"Yok buralıyız"
"Nasıl geldiniz, nerede kalıyorsunuz?
"Köyümüz yandı, buraya akrabalara geldik ama onlar da müsait değildi...."
"Peki kalacak yer?"
"Ataşehir'de barınak yaptım"
"Önümüz kış, kıyafet, battaniye gibi şeyler lazım olacak mı? Bakayım mı sağa sola?"
"Olur" dedi, utana sıkıla... Ama gözlerini gözlerimden hiç ayırmayarak.
"Her akşam burada mısınız?"
"Evet"
"Tamam, bir iki güne bir şeyler toparlarım.."
"İyi akşamlar"
"İyi akşamlar"
 
İsimlerini soramadım, köyünüz neresi diyemedim... Buz gibi oldu ellerim...
 
Her derde deva olamayacağımı biliyorum... Zaten dilencilere para veren biri değilim. Zaten  o kadar çok kazanmıyorum. Ancak kendimi geçindirebiliyorum. Ama bazen içimden bir  ses dur diyor. Bu akşam öyle bir akşamdı ve durdum.
Yemin ederim bu adam pek çok arkadaşımdan çok daha düzgün bir Türkçe konuşuyordu. Bizim kendi toprağımızda, vatandaşımızın dileniyor olması içimi sızlattı. Çünkü bu aile dilenci değildi.. Dilenemiyorlardı! Dilenemeyecek kadar şoktaydılar bence.
 
Diyeceğim o ki, yolunuz akşam saatlerinde Bağdat Caddesi'ne düşerse ve Mc Donald''s karşısındaki banka gözünüz ilişirse ne demek istediğimi anlayacaksınız... Kullanmadığınız battaniye, havlu, nevresim gibi şeylere talibim. Çocuk oyuncakları, özellikle bebek ve puzzle gibi şeylere de  talibim. Boya kalemi falan da olur. 36-38 beden kazak ve palto, adam için de XL ceket iyi olabilir...
Ayakkabı numaralarını sormadım. P.tesi akşamı ne toparlarsam götürüp vermeyi düşünüyorum. Hatta keşke araba ayarlayabilsem de eşyaları taşımak zorunda kalmasalar... Olmadı taksiye bindirip yollarım, ne yapayım.. Elimden gelen bu...
 
 

Hiç yorum yok: