Pek Kıymetli Prenses,
Sana mail yazacağıma oldu olacak blogda yazayım olanı biteni, hem diğer dostlar okusun, hem de sen buralarda dönen, döndürdüğüm dolaplardan eksiklenme istedim.
Sondan başa doğru gidersek, bugün Jale'nin Hamileler Kulübü için yani çocuklarla C.tesi derslerimi yapacağım mekan için temizlik günüydü. Işıl ışıl, tertemiz ve aynalarla kaplı, ferah bir salonumuz var artık! Gördüğün zaman bayılacaksın. Ayrıca bu güzel salonun tanıtımı için İyi Cüceler isimli harika bir kitapevinde tanıtım dersim olacak 24 Kasım'da. Bak bu dersi kaçırdığına da üzülebilirsin zira senin Noel kurabiyelerin kadar olmasa da biz yani Agi ve ben, sağlıklı kurabiyeler pişireceğiz; ATEŞTEN UZAK TATLILAR kitabından seçme tarif anlayacağın:)
Haftanın olayı ise inan birden fazla. İnanmazsın saçlarımı kestirmeye gideceğim. Ayrıca Kitap Fuarı bu yıl bil bakalım kimi ağırlıyor? Erika Bartos! Yani bizim çevirilerini yaptığımız yazar geliyor. Perşembe günü hayatımda ilk defa bir kitabın üzerinde adım yazılmış olarak kitap fuarına katılacağım!
Bakarsın bir sonraki yıl benim kitabım olur raflarda?? Hayat!
GELELİM HAFTA SONUNA...İnanmazsın Bursa'daydık! Muse, Burcu ve ben Bursa'ya gittik..C.tesi bol bol gezip, Hünkar Köşkü, araba müzesi falan iyice yorulduk. Tekerlekler müzeden:)) ÇOCUKLU ARKADAŞLARA BU MÜZEYİ ÖNERİRİM, ÖZELLİKLE ERKEK ÇOCUĞU OLANLARA.
Akşamına ArapŞükrü denilen şu bizim Nevizade'mize benzeyen bir yerde bir güzel rakılandık. Baban için de içtim bir tane. İnşallah ruhuna gitmiştir serinliği... Çok güzel bir gece oldu. Önce müzisyenlerin tıngırtısı canımızı sıktıysa da kafalar güzelleşince , ki bak ne haldeyiz...
İnanmazsın gecenin en güzel haberi bir aşk hikayesi ihtimali. Şu sağda gördüğün esmer afet bak nasıl gözleri parlayarak bakıyor yağız delikanlıya:)
İkisinin baş başa çekilmiş ilk fotoğrafı bu. Tabii arkadaki tuvalet girişine falan takılmamak lazım:) Kaldı ki bu da aralarında bir başka şaka konusu! Nasıl dersen, oğlan ayağa kalkınca kız hüzünlü bakışlarla sordu: "gidiyor musun?" Cevap: "evet, ama tuvalete!"
Kız: "ha, tamam o zaman"
Geceyi okkalı bir kazık yiyerek ve demli çay içerek kapattık ama inan ne çay kötü geldi, ne kazık. uzun zamandır içtiğim en berbat çay olmasına rağmen, düşün ne kadar güzelleşmişim ki, huysuzlanmadım!
Ertesi gün kafamız davul halde kalkıp CumalıKızık köyüne gittik. Orayı ayrıca yazacağım. Bir gün seninle buralara yakın köyleri gezmeliyiz canım. Öyle güzel yerler var ki... Ama Sapanca'dan başladık sayılır değil mi?
Bak bu fotoğraf da Botanik Bahçesi'nin içindeki kebapçıdan Ne kadar güzel bir görüntü değil mi? Bayılıyorum böyle ayrıcalıklı yerlere. Bu ülke herkese ve herşeye rağmen hala o kadar güzel ki..
İşte Süper Prenses, Bursa gezisi kısaca böyle bitti.
Biraz daha öncesinde ise yanİ, araba yolculuğumuzda başka gündem maddeleri de vardı tabii mesela;
Elvan: "Mustafa, Fransızlar franjit gibi konuşuyorlar değil mi?"
Mustafa cevap verir: "Aman be canım faranjit olsunlar da frijit olmasınlar!"
Elvan: "Burcu biliyor musun, karşılaştığım öküzleri toplasam çiftlik kurardım!
Burcu: "Ama öküzden süt alınmaz ki!"
Ayrıca 18 Kasım'da Orhangazi'den, yani yolumuza çıkan son öküzün memleketinden geçmek de tuhaf geldi... Hayat ne acayip, bir küçük anı, mekanların anlamıyla nasıl da oynuyor...Üzüldüm biliyor musun? Bu kadar yanılmış olmak üzdü beni; hala inekle, öküzü ayıramıyorum!
Özetle olan biten bu kadar. Birkaç adet kestane şekeri almak dışında kendimi kaybetmeden oralardan dönmeyi başardım.
Yine yazacağım sana. Zira yarın çok önemli bir gün, Zeynep'le dondurmacıya gideceğiz:))) Çok heyecanlıyım. Bana telefonda sıkı sıkı tembih etti: "bak Elvan, bu defa beni okulda unutma!"
Öpüyorum seni!