4 Kasım 2012 Pazar

ÖMER PAŞA MAHALLESİ


Ömer Paşa'nın kim olduğunu merak ediyorsanız, Hz. Google size yardımcı olacaktır. Ha, Ömer Paşa'da yaşamak nasıl birşey derseniz, yeni bir Ömer Paşa'lı olarak azıcık anlatayım.
Aslında bUralarda yeniyim. Açıkcası ilk taşındığımızda pek de bayılmamıştım. Çok gürültülü gelmişti. Sadece Stella ve Monty'ye yakın olması ve bizim balkona uzanan ağaçlar hoşuma gitmişti. Üstelik eski evimize de uzak sayılmazdı. Tabii bir de denize..
Bana sorsanız ya adalardan birine ya da Beykoz - Kuzguncuk hattına yerleşmek isterdim.. Ama kaderde Ömer Paşa varmış ki, geldik işte!
 
Bizim mahallenin en güzel tarafı hala birbirine selam veren insanlar ve "onu alma abla, tazesi az sonra gelecek" diyen sevimli dükkan sahipleridir. Tabii birbirinden şahane pastanelerimizi, o pastanelerde oturan tiptop sevimli mahalle sakinlerimizi unutmak istemem.
 
Ömer Paşa'da hayat erken başlar. Hele bahar falan ise daha da erken başlar. İnanmazsınız bizim buralarda hala ladino konuşan hanımlar var. Sabahın inanılmaz erken saatlerinde pırıl pırıl kıyafetleri, derli toplu saçlarıyla ya yürüyorlardır, ya da lokal pastanelerden birinde sohbettedirler.
Ladino demişken koşer kasap ve marketimiz, hatta bir sinagog ve camiimiz bile var! Daha da güzeli oyuncak müzesi ve ekmek fırını! İnanabiliyor musunuz, İstanbul'da ekmek fırını olan bir mahallede yaşıyorum!
 
Ah bir de çiçekçilerimiz ve çiçekler var. Bahçelerdeki epeyce yaşlı ağaçlar ve o ağaçlara saklanıp şarkı söyleyen kuşları da unutmayalım. Sadece annemle konuşan bir kargamız bile var!
 
Tren istasyonlarına, Perşembe ve P.tesi pazarına yakın olmaya, canım isterse pazara gidip taze sebze ve meyva alabilmeye,  Bağdat Caddesi'ne ve orada bulabileceğim bir fincan güzel kahveye sadece beş dakika mesafede yaşamaya bayılıyorum. Pilates derslerine yürüyerek gidebilmek de cabası.
 
Elbette Stella ve Monty'nin buradan taşınması ve onlara pijama ile gidip gelememek üzücü... Şimdilik karşı komşumuzun kahve ikramı ve kırk yıllık bir mum çiçeğinin seyriyle mutlu kalmaya çalışıyorum. Tacettin Bey'in denizcilik yıllarına ait maceraları dinliyor ve bir gün, küçük bir parçası  benim olacak mum çiçeğine bakıyorum da Ömer Paşa'ya taşınmak hiç fena olmadı:)

Unutmadan, buranın eski eşimin ailesinin ve Süper Prenses'in de mahallesi olduğunu söylemiş miydim? Hayat nasıl da garip bir çember değil mi? Hala onların sevdikleriyle selamlaşıyor olmak da ayrıca güzel...

Tek fena yanı Titiz ve Ümit pastanelerine bu kadar yakın oturmak! Kendimi uzak tutuyorum tutmasına ya, Tanrı beni neden sınıyor diye düşünmeden de edemiyorum doğrusu:)))

Bu akşam içimden buralardan bahsetmek geldi nedense... Ömer Paşa'dan sevgilerle...

Hiç yorum yok: