21 Nisan 2011 Perşembe

ZAMAN ZAMAN MATİTAS....

Masallar niye böyle başlar bilmiyorum. Tıpkı yeni yıla neden güle oynaya girdiğimizi hiç anlayamadığım gibi... Aslında sağlıkla, huzurla, ruhtan fire vermeksizin bitirilen bir yıl değil midir kutlamayı hakeden?
Belli ki sadece toplumsal olarak değil, içimde de gayet bölücü olan ben bu fikrimde de yalnızım:))) Hah, çok umurumdaydı!!
Şimdi, içinde olduğumuz ve tıpkı kardeşimin söylediği gibi "çok ölü veren" bu yıla hitaben üç beş satır yazmak istiyorum. Zira zamanın ve takvimin bir ruhu olmalı...
Sevgili 2011, sana karşı büyük umutlar beslemediğim, sepetinde getirdiklerine karşı derin bir heyecan ve merak duymadığım için bağışla. Bu durum ikimizin de suçu değil; son yıllarda payıma düşenlerden o kadar sıkıldım, o kadar sıkıldım ki sanırım iyi ihtimallere gözlerimi kör, kulaklarımı sağır ettim. İyisi mi, gel biz bu karşılıklı tavrımızı sürdürmeyelim. Zira ben sana ne kızgın, ne de kırgın değilim. Tamam diyorum hatta, eğer, canın iyi bir şey yaşatmak istemiyor ise sen bilirsin, zaten pek talep edebilen biri değilim. Ama gerçekten alacağını aldın bence. Ölüm ve hastalık konusunda o kadar hızlıydın ki, o mezardan diğerine koşarken ayakkabılarımızdaki çamuru temizleyecek kadar dahi zaman bırakmadın!
Nefret çok güçlü bir duygu, senden nefret etmem, etmeyeceğim. Ama böyle devam edersen, ne yazık ki sevemeyeceğim de...
Mutluluk veremedin, ne yapalım kalmamış sepetinde. Aşk da yok sana bu yıl diyorsun. Ona da eyvallah. E bari huzur versen? Sabahları hafif, korkusuz kalksam yataktan. Sağlığım için, bir sonraki ayın ödemeleri için endişelenmesem? Bu kadarını yapamaz mısın? Hişşt, kime diyorum?
Sen bilirsin, o zaman nakaratıma katlanacaksın: "zaman zaman matitas, bu yılın g..ü tas!"

Hiç yorum yok: