7 Nisan 2011 Perşembe

NAZMİ HOCAM

Konuşmadan anlaşmak, tek laf etmeden anlaşılmak istiyoruz. Kendimi anlatamadım demek yerine beni anlamadı diyerek kaç ilişkiden kaçmışımdır kimbilir... Konuşmadan anlaşabilmek için gereken yakınlığı kuruyor muyum peki? İzin veriyor muyum biz değil, ben olmaya? Cık! Korkuyorum. Her ne ise koruya koruya sakatladığım, onu koruyorum!
Çok gücendim ben hocama. Benden vazgeçti diye. Kendimi kovalanmış, atılmış, terkedilmiş hissettim. Oysa dün ashramın kapısından içeri girince kafamda çığ gibi büyüttüğüm kırgınlığın kalbimde olmadığını görmek içimi rahatlattı. Nazmi Hocamı seviyorum ben, onun hayallerine bir tek, minicik bir faydam bile dokunsa ne mutlu. Zira onun bana öğrettikleri paha biçilmez...
Bilgi nedir? İçselleşmeyen bilgi ne halta yarar? Hiiiçççç! Bizim sabah sohbetlerimizde sadece kıssadan hisse vardı. Bu paylaşım on ders gücündeydi benim için. Ashram değil, hoca istediğimi anladım. Dünya denilen bu gezegende bilginin değil, bilgi ile sarılıp sarmalanmış sezginin peşinde olmak gerektiğine inanıyorum. Tüm serüvenler, bir gün, anın biricikliğine dönmek için ise daha çok gezmek ve daha çok aramak istiyorum.
Nazmi Hocam olmadan buruktum, şimdi daha iyiyim şüphesiz. Bugün 7 Nisan, yeni yılın kimbilir kaçıncı günü...

Hiç yorum yok: