13 Nisan 2011 Çarşamba

ZAMAN HIZLA AKIP GİDERKEN...

... ben artık bunun benim suçum olmadığını ve dünyanın ekseninin kaydığını biliyorum. Onun ekseni neden kaydı derseniz, bilmem, bunu bana anlatan depremlerden dedi. Merak ediyorsanız araştırın di mi? Ben, kendi eksenimin kayma sebebini gayet iyi bilirim. Ki, asıl olan da budur vesselam:) Benim derdim benimle, gersi umurumda değil. Zaten önemli bir şey olursa ülkede veya dünyada Burhan bana anlatır. İkimizin de üzülmesine gerek yok di mi?
Şimdi, bu hafta pek dolu geçti; tarihi yarımadanın kokusunda Rüstempaşa Camii'ni seyretmek, Tahtakale'de çocuklara oyuncaklar almak, Torino Atı ile kafayı yemek, Mengü Ertel'in afişleri karşısında dahil olamadığım yıllara imrenmek, beden perküsyonu denilen nanenin babalarından birini sahnede izlemek ve o hep merak ettiğim soruya cevap bulup Eminönü'nde satılan on liralık ayakkabılardan almak!
Sonuncusu dumur etti di mi? Vallahi gerçek; ayakkabım yere yapışıp tabanı yırtılınca, çorapla gezemeyeceğim için on liraya ayakkabı aldım. Zaten şimdi de o zavallı ayaklarımı masaya uzattım ki beni affetsinler. Allah iyi ayakkabıdan ayırmasın!
Bu hafta olan biten bu kadar değil tabii. Arada pek çok anlatmak istemeyeceğim detay da var. İçindeki bütün bozuk paralar aşırılmış bir kumbara gibi tıngırdayan kalbimin ağrısı var mesela... Ashrama ziyaretim, Nazmi Hocamın varlığına yakın olma emnuniyetim de var.
Bütün bunlar zaman hızla akıp giderken oldu. Arada uyudum, kitap okudum, pilates yaptım ve hatta çocuklarıma dersler yazdım. Aaa Üçtepe çizimlerini düzelttim. Unutmadan Göbeklitepe belgeselini bile izledim!
Bunları yaparken hiç soru sormadım kendime. Oysa şimdi zonklayan ayaklarıma soruyorum: mutlu musunuz? Yarın sabah kaldığımız yerden devam mı, yoksa tamam mı?
Susuyorlar. Kalbimin hezeyanı o kadar büyük, o kadar gürültülü ki bedenimin diğer parçaları sırf o şirretlik etmesin, yeter ki mızıldanmasın diye susuyorlar. Oyalanıyoruz işte, zaman hızla akıp giderken. Bazı dostlarım büyüyüp, bazıları anne olurken, bazıları ölüp, bazıları göç ederken ben en masum halimle yaşamaya devam ediyorum!
Yarın T. Korkut'un doğumgünü, dün Rana'nın doğumgünü idi. Bugün ise Vitito'nun kırkıydı... Zaman hızla akıp giderken, kalbimin şirretliğine yenilmeyeceğim zamanlara inanarak yatağa gidiyorum:)

Hiç yorum yok: