6 Nisan 2011 Çarşamba

VİTTİTO

Göz damarlarım, kalp damarlarım, adım atmaya korkan bacaklarımdaki adını bile bilmediğim damarlarım; hepsi tek tek ve hepsi birlikte o kadar ağrımaya başladı ki, avazım çıktığı kadar susmaktan helak oldum!
Victor'un gidişini, gitmeden evvel başına gelen hikayeleri, başına gelemeyen hikayeleri içime sindiremiyorum. Kafamın içinde döndürüp dolaştırıp, karşılaşmamızın altında yatan ortak hikayeyi didik didik inceliyorum. Hiç hoşuma giden şeyler çıkmayacağını bile bile iğneyle kuyu kazar gibi devam ediyorum. Ne kazınmaktan, ne de ağlamaktan alıkoyamıyorum kendimi...
Ama bu defa yazmayacağım. Yani acıta, kanırta bir ağıt düzmeyeceğim. Çünkü zaten kızgınım, orada uzanıp, ense yaptığı için çok fena kızgınım. Yine de yeterinde tadı çıkartılmamış, yaşanamamış günlerimiz için de o kadar üzgünüm ki...
Vittito ve Elli isimli bir hikaye yazmaya karar verdim. Hiç hatırlamadığımız çocukluğumuz ve hiç yaşayamayacağımız yaşlılığımız için. Kimbilir ne zaman yazarım? Aslında Vittito'yu dersimdeki çocuklara anltamak istiyorum. Doğada dolaşan, ekmek yapabilen, koskocaman simsiyah gözleri, incecik parmakları ve Vittito işte... Acımı azaltan tek şey yazmak...

2 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

Ense yapan onun gömleği aslında... Giden veya kalan var mı emin değilim. Zamanda yok bence... Eski anlar- yeni gelecekler de bir aldatmaca gibi...

O yuzden o hikayeyi yaz Elli.. Yazdıkça yaşarsınız, hatırladıkça unutmazsınız beraber....

Fortunata dedi ki...

Sağol, senin kadar üretken bir kadından destek görmek çok değerli:) Lütfen C.tesi eğlendir bizi!