....Bu durumda, sadece masken ilişki kurar, sen değil.Böyle bir şey olduğunda, ilişkide dört kişi bulunur, iki değil. İki sahte kişi buluşmaya devam eder, iki gerçek kişinin arasında dünyalar kadar mesafe kalır.Risk vardır; sen gerçek olduğun zaman, bu ilişkinin gerçekliği, sahiciliği anlayabileceği, bu ilişkinin fırtınayla yüzleşecek kadar güçlü olduğu garanti değil. Böyle bir risk bulunuyor ve bu yüzden insanlar çok, çok korunaklı davranıyor. Söylenmesi gerekenler söyleniyor, yapılması gerekenler yapılıyor; sevgi görev gibi bir şeye dönüşüyor. Ama gerçek, aç kalmaya devam ediyor, özün beslenemiyor. Özün, gün geçtikçe daha kederli bir hale geliyor. Kişiliğin yalanları, öz için, ruh için çok ağır bir yüktür. Risk gerçekten var, hiçbir şeyin garantisi yok, ama ben diyorum ki, o riske girmeye değer. En fazlası, ilişki parçalanır; en fazlası. Ama ayrı ve gerçek olmak, sahte ve birlikte olmaktan daha iyidir, çünkü başka türlü mutlu olamazsın. Huzur bulamazsın. Açlığın ve susuzluğun devam eder, sürünmeye devam edersin, bir mucize olmasını beklersin. Mucizenin olması için, senin bir şey yapman gerekiyor, o da şu: Gerçek olmaya başla.İlişkinin belki yeterince güçlü olmaması ve buna dayanmayabileceği — bazen gerçeğe dayanmak zordur — riskine rağmen. Ama o zaman bu ilişki de sürdürülmeye değmez demektir. Bu sınavdan geçmesi gerekir. Gerçek için her riske gir; yoksa mutlu olamazsın. Bir sürü şey yaparsın, ama gerçekte sana hiçbir şey olmaz. Hareket halindesindir, ama hiçbir yere varmazsın. Bütüne baktığında her şey saçmadır. Karnın açken, nefis yemek hayalleri kurmak gibidir bu. Ama hayal, hayaldir; gerçek değil. Sahte yemeği yiyemezsin. Bazen kendini kandırabilirsin, hayal dünyasında yaşayabilirsin, ama rüya sana hiçbir şey veremez. Senden çok şey alır, ama karşılığında sana bir şey vermez. Sahte bir kişilik kullanarak geçirdiğin bütün zaman boşa harcanır, sana asla geri dönmez.O dakikalar gerçek olabilirdi, sahici olabilirdi. Tek bir an sahici olmak bile, hayat boyu sahte yaşamaktan iyidir. O yüzden, korkma. Aklın sana kendini ve diğerini kollamanı, kendini korumanı söylemeye devam edecektir. Milyonlarca insan öyle yaşıyor.
’ Freud son günlerindeyken, bir arkadaşına yazdığı mektupta, hayatı boyunca yaptığı gözlemlere göre — ve gerçekten gözlemişti insanları; başka hiç kimse onun kadar ısrarla ve bilimsel olarak gözlem yapmamıştır — şu sonucun kaçınılmaz olduğunu söylemiş: İnsanlar yalansız yaşayamıyor. Gerçek tehlikeli. Yalanlarsa lezzetli, ama sahte. Sevgiline tatlı saçmalıklar söylemeye devam ediyorsun, o da sana tatlı saçmalıklar söylemeye devam ediyor. Ve bu arada hayat elinden kayıp gidiyor, herkes ölüme giderek daha çok yaklaşıyor.’ Ölüm gelmeden önce, unutma: Ölüm gelmeden önce sevgi yaşanmalıdır. Aksi halde boşuna yaşarsın, tüm hayatın boş bir çöl olur. Ölüm gelmeden önce, sevgiyi yaşadığına emin ol. Ama bu, ancak gerçekle mümkündür. O yüzden, gerçek ol. Gerçek için her riske gir, ama gerçeği hiçbir şey için riske atma. Şunun hayatındaki temel kural olmasına izin ver: Kendimi, hayatımı riske atmam gerekse de, gerçeği hiçbir şey için riske atmayacağım. O zaman, muhteşem bir mutluluk senin olacak, hayal bile edemediğin zenginlikler üzerine yağacak. Gerçek olduğunda, başka her şey mümkün olur. Sahte olduğunda; sadece bir örtü, boyanmış bir şey, bir maske olduğunda; hiçbir şey mümkün olmaz. Çünkü sahtelikte ancak sahtelik mümkündür, gerçeklikte de ancak gerçeklik. Sorunu anlayabiliyorum, sevgililerin problemini, derinlerde taşıdıkları korkuyu. İlişkinin gerçeği kaldıracak kadar güçlü olup olmadığından şüpheleniyorlar. Ama bunu önceden nasıl bilebilirsin? Bu önceden bilinemez. Bunu bilmek için, içine girmek gerekir. Evinin içinde otururken, dışarıdaki fırtınaya dayanıp dayanmayacağını nasıl bilebilirsin? Fırtınaya hiç girmedin. Git ve gör! Deneme ve yanılma, tek yoldur. Git ve gör; belki yenilgiye uğrarsın, ama yenilginin içinde bile, şimdi olduğundan daha güçlü olursun. Eğer bir deneyimde yenilgiye uğrarsan, bir daha, bir daha dene, ve yavaş yavaş, fırtınanın içinden geçme deneyimi seni daha, daha daha güçlü yapar. Bir gün gelir, insan fırtınanın içinde olmaktan mutluluk duyar, fırtınada dans etmeye başlar. O zaman fırtına düşman değildir artık; o da bir fırsattır, var olmak için çılgınca bir fırsat.
Unutma, var olmak asla rahatça olmaz, aksi halde herkesin başına gelirdi. Unutma, var olmak kolayca olamaz, aksi halde herkes ona sahip olurdu. Var olmak sadece riske girdiğin zaman olur, tehlikeye girdiğin zaman. Ve sevgi en büyük tehlikedir. Seni bütün olarak ister. O zaman korkma, gir içine. Eğer ilişki, gerçeğe dayanabilirse, bu harika olur. Eğer dayanamaz ve ölürse, bu da iyidir çünkü sahte bir ilişki bitmiştir ve şimdi başka bir ilişkiye girmen mümkündür; daha gerçek, daha sağlam, özüne daha çok yaklaşabileceğin bir ilişkiye. Ama unutma, sahtelik bir şey kazandırmaz; kazandırırmış gibi görünür, ama kazandırmaz. Sadece gerçek kazandırır; ve başlangıçta kazandıracakmış gibi görünmez. Sanki her şeyi yok edecekmiş gibi görünür. Eğer dışardan bakarsan, gerçek çok tehlikeli görünür, korkunç görünür. Ama bu, dışardan görünen manzaradır. İçine girersen, gerçek, güzel olan tek şeydir. Bir kere onun tadını çıkarmaya başlayınca, daha fazlasını, daha fazlasını istersin, çünkü sana mutluluk verir. Hiç izledin mi? Yabancılarla birlikteyken gerçek olmak daha kolaydır. Trende yolculuk yapan insan, yabancılarla konuşmaya başlar, arkadaşlarıyla yapamadığı şeyleri yapmaya başlar, çünkü bir yabancıyla birlikteyken, başka şeylerin önemi yoktur. Yarım saat sonra ineceğin istasyona varıp inersin; unutursun, ve o da senin dediklerini unutur. Ne söylemiş olduğunun önemi yoktur. Yabancıyla hiçbir risk yoktur. Yabancılarla konuşurken, insan daha gerçektir, kalbini açar. Ama arkadaşlarınla, akrabalarınla konuşurken — baba, anne, eş, kardeş — bilinçaltında derin bir korku vardır. “Bunu söyleme, incinebilir. Bunu yapma, hoşlanmaz. Böyle yapma, baban yaşlı, şok olabilir.” İnsan kontrol halindedir. Yavaş yavaş, gerçek, varlığının en ücra köşesine atılır ve sahtelik konusunda çok kurnaz bir hale gelirsin. Dudaklarına yerleşen sahte gülüşü takınmaya devam edersin. Hiçbir anlama gelmeyen iyi şeyler söylemeye devam edersin. Sevgilinden ya da babandan sıkılmış durumdasındır ama dersin ki “Seni gördüğüm için çok mutluyum!” Ve bütün varlığın o anda şöyle demektedir: “Git başımdan!” Ama söylediklerinle rol yaparsın. Onlar da aynı şeyi yapar; kimse ne olduğunun farkında değildir, çünkü herkes aynı gemidedir. Dindar bir insan, bu gemiden çıkıp, hayatını riske atan insandır. “Ya gerçek olurum ya da hiç olmam. Asla sahte olmayacağım.” diyen insandır. Risk ne olursa olsun dene, sahteliğe devam etme. İlişki yeterince güçlü olabilir. Gerçeğe dayanabilir. O zaman bu ilişki çok güzel olur. Sevdiğin insanla bile gerçek olamazsan, nerde gerçek olacaksın? Nerede? Seni sevdiğini düşündüğün insanla da gerçek olamazsan, onunlayken bile gerçeği açıklamaya korkuyor ve saklanıyorsan, tamamen özgür olabileceğin bir yeri nerde bulacaksın? Sevginin anlamı budur, hiç değilse bir insanın yanında tamamen çıplak olabilmek. Seni seviyor, o halde seni yanlış anlamaz. Seni seviyor, o zaman korku ortadan kalkabilir. Her şeyi açığa vurabilirsin. Bütün kapıları açabilirsin, diğerini içeri davet edebilirsin. Diğerinin varoluşunu paylaşabilirsin.Sevgi paylaşmaktır, o yüzden, hiç değilse sevgilinle birlikteyken sahte olma. Sana herkesin ortasına çık ve gerçek ol demiyorum. Çünkü bu, şu anda gereksiz problemlere yol açar. Ama önce sevgilinle başla, sonra ailenle devam et, sonra daha uzağındaki insanlarla. Yavaş yavaş anlarsın, gerçek olmak o kadar güzeldir ki, onun uğruna her şeyi kaybetmeyi göze alabilirsin. Ve sonra istediğin yerde yapabilirsin bunu; gerçek, senin yaşam biçimin olur. Sevginin alfabesi, yani gerçek, önce sana çok yakın olanlarla öğrenilmelidir, çünkü onlar anlayabilir.