18 Mart 2010 Perşembe

KORKUMLA BİR VE BÜTÜN OLMAK ÜZERİNE

Hayat tam da olması gerektiği gibi devam ederken, bütünü kaçırıp detaylara boğulduğumda, eskiden hiç farkına varamazdım. Sanki hayatı, hayat yapan şey o takılıp kaldığım ayrıntılardı... Ne hata ama ! Ne derinnnn uyku! Çok okuyanı, güzel konuşanı da adam sayardım. Al sana bir uçsuz bucaksız aldanış daha! İyiliği sorgulamaz, zarar da görsem "ama iyiliğim için yaptı" cümlesini dilime dolardım...
Her şeyin an be an değiştiğini görmem o kadar uzun bir zaman aldı ki... Gördün de ne oldu diye sorana da cevabım yok aslında. Henüz bir şey olmuş değil. Hala sinirlenebiliyorum, hala istemediğim bir durum karşısında sesimin tonuna hakim değilim ve hala olmayı hayal ettiğim insandan epeyce uzağım... Tek tesellim ise artık onu hayal edebiliyor olmak.

Koskocaman ve içinde kızgınlık, kırgınlık, çaresizlik ve hatta ölüm de dahil pek çok şey olan uzun bir günün sonunda eski bir tanıdığın, kılı bile kımıldamadan suratınıza bakıp sahte bir tebessümle sırıtması karşısında sakin kalmak ne kadar zor bilir misiniz? Zor ama başarılmaz değil. Eğer dün akşam ashramda bunu başardıysam, bir gün bu durumu olduğu gibi kabul etmeyi de başaracağım demektir. Herkesin hayatı istediği gibi algılama ve yaşama hakkı olduğuna göre ben kim olarak birinin zavallılığı karşısında kırılacağım ki? Hem kim ki zavallı? Bu da tartışılır. Zavallılık sahte tebessümün sahibinin mi, yoksa bu gülüşü bir zamanlar dostluk zannederek gaflete düşmüş olanın mı? Hepsi ve aynı zamanda hiç biri. Yaşanmış ve bitmiş onlarca hikayeden biri sadece... Olması gerekenden daha önemli değil.

Sizin hiç elinizdeki iş mayalana mayalana büyüyüp, kabarıp, yoğurabileceğinizden büyük hale geldi mi? Hadi keyifli bir mutfak çalışması olsun diye kurabiye pişirmeye girip, sonra kollarınız ağrıyarak çıktığınız oldu mu mutfaktan? Ben dün bunu hissettim. Önümdeki hamuru iki elimle kavrayıp, yoğurabileceğim miktarda tutmam gerektiğini anladım... Daha fazla kırıcı olmadan mutfaktaki yamaklara izin verdim, evlerine yolladım. Zira biraz daha benimle mutfakta kalırlarsa sırf kurabiyeleri tepsiye dizdikleri için kendilerini aşçı zannetmeye başlayacaklardı. Kendilerince süslemeye, paktlemeye girişeceklerdi kurabiyelerimi. Buna izin veremezdim...

Benim mutfağım, hayatım herkese açık, yeter ki gelen nerede duracağını bilsin. Elimdeki hamurdan alıp kendi kurabiyelerini yapmak isteyene işte tepsi. Ama benimkilerden uzak durulsun lütfen!

Dün hocamın odasında öfkeden delirmiş bir şekilde kendimi içine soktuğum durumdan nasıl kurtulacağımı sorarken, çok korktum. Huzurumu kaybetmekten, içimdeki tahammülsüz tarafı beslemekten korktum. Kimin ne düşündüğü, ne hissettiği zerre kadar umurumda değildi. O an kendimde hissettiğim şeyi hiç sevmedim ve sevmediğim parçamı besleyen bastırılmış öfkenin gücünden korktum. Yüzümdeki gerginlikten, beynimdeki ağrıdan korktum. Bir gün tıpkı kuzenim gibi hiç beklenmedik bir anda ölmekten değil, o ana geldiğimde hala kendimi ifade edememiş, içimdeki arayışı tamamlayamamış olmaktan, bir tek insanla dahi yakiiin olmayı becerememiş olmaktan, etrafımdaki sahte gülüşlere olgunlukla, sevgiyle bakabilecek noktaya yaklaşamamış olarak göçüp gitmekten, eksiklikten deliler gibi korktum!

Gece yatağıma uzandım. Korkumun gözlerine baktığımı hayal ettim. Dik dik değil, tehdit edercesine değil, anlamak isteyerek baktım. İçinde neler var görmek isteyerek baktım. Sağ köşede hayal kırıklıkları vardı; üst üste dizilmiş kocaman gri bir kuleydiler. Solda vazgeçilmiş zamanlar uzanıyordu. Sonunu göremediğim için yine uzaklaştım onlardan. Ölüler vardı tavanda, hala hayatta olan ve sevdiğim insanlara yeteri kadar sarılamamanın, yeteri kadar güzel söz söyleyememenin derin çukuru da tam ortadaydı... Kızgınlıklar ve öfkeler duvar diplerine sıralanmış, tırnaklarını kemiriyorlardı!

Dün gece korkumun gözlerinden içeri girdim. Uykuya geçmeden evvel korkumla bir ve bütün olmayı diledim. Onu içimde eritecek kadar güçlü olacağım güne inanarak yattım. Bu sabah daha iyiyim:)


5 yorum:

JoA dedi ki...

fortunata, olur da kitap yazacağımız tutarsa haberleşelim. intihalle suçlanabiliriz yoksa:)

Fortunata dedi ki...

Yazmaz olur muyum JoA, ilk fırsatta zehir zemberek bir kitap yazacağım ki ardından tertemiz bir masal kitaı gelebilsin:)))

guguk kuşu dedi ki...

o kitapları dört gözle bekliyorum

Lupelyan dedi ki...

Dilediğin herşeyi başarmaya az kalmış arkadaşım. Bunu resimlerinden görebiliyorum. İçindeki güzellikler, yüzüne huzur ve bilgelik olarak yansımaya başlamış bile. Çıktığın yolculukta vardığın nokta için çok seviniyorum senin adına. Hepimize içsel yolculuğumuzda istediğimiz noktaya gelebilmeyi canı gönülden diliyorum arkadaşlar.

Fortunata dedi ki...

Sağol Guguk kuşu, inan her şey başlamakla ilgili. Bir başlasak bak neler yazacağız:)))

Sevgili Lupelyan,
Başarmaya az mı var çok mu var diye matematik yapmak inan zaman kaybu-ından başka bişi değil. Bu saatten sonra hedef maddi zenginlik değil nasıl olsa. İşin manevi yönüne gelince de bu bir yol, sadece yolda olmak bile insanı teselli ediyor. Hepimize bol şans diyelim:)))