8 Mayıs 2009 Cuma

İnsanlar Kaça Ayrılır?

Bana göre insanlar ikiye ayrılır: insanlar ve insanımsılar. Bu ayrımda fiziksel bir ölçüm ya da bilimsel bir bakış bekliyorsanız yanlış yerdesiniz. İşin o kısmı için bakınız: C. Darwin, "Türlerin Kökeni!" Benim yaptığım ayrım tamamen sezgisel, tamamen Elvansı!

Her yazının sonunda bir fikir ya da sonuç beklemediğinizi umarak - nihayetinde fikir adamı falan değilim- , bu defa da, pek çok kez olduğu gibi konuşup konuşup ya da yazıp yazıp gitmek istiyorum. Çok sıkıldım ben bu şehirden. Bu bahar ne hikmetse erguvanlar ve güzelleşen hava bile teselli edemedi beni. Tamam, sabahları kahvemi yaparken ve yatağımı toplarken lanet okuyarak başlamıyorum güne, evimi seviyorum. Külkedisi ile yaşamayı hatta arıza çıkaran banyomuzu bile seviyorum. ( Üzülme Külkedisi o banyo kolayca tamir olacak:) ama her şey sokağa çıkıncaya kadar... Bu nedenle, arada bir içinde turlayabileceğim kocaman bir ormanda mı yaşasam diye salak sapık fikirlere kapıldım yine. Sadece yazsam, okusam, ormanda yaşayan iyi kalpli birileri arada bir yemek bıraksalar kapıma...
Of! Yüzde bilmem kaçının müslüman olduğu iddia edilen bir ülkede neden yurdum vatandaşları yere tükürür? Neden neredeyse yüz yılı devirecek olan bir cumhuriyet ve demokrasi alışmamış g.. teki don gibidir? Neden hala patates taşıdığını sanan düşük zekalı dolmuş şoförüne, bizi sağa sola savururken sesimizi çıkartamayız? O pek marka giyinen alımlı anneler ne sebeple ve hangi eğitim anlayışıyla parmak kadar çocuklarını marketlerde tartaklarlar? Ne çabuk unuturlar ona kavuşmak için çektikleri acıları? Katlandıkları kocaları?

Aaaaa diye bağırmak istiyorum bugün ama halim yok. Dediğim gibi hem domuzum, hem de grip! Sabahtan beri elektirik kesintisi yüzünden, şu ana kadar temel ihtiyaçlarını giderememiş biri olarak delirdim. Ne kahve içebildim ne de yazı yazabildim.... "Defter kalem de mi yok kardeşim?" mi dedi biri? Evet yok! Klavyeye alıştım. Kağıt kalem ve temize geçmek işi ayarımı bozuyor. Oldu mu?

Evden ayrılıp Külkedisi'nin malikanesine yerleşmemin bedelini yavaş yavaş ödüyorum. Bir yanım huzurlu, mutlu ve sakin sabahlara uyanırken, diğer yanım hayat hala yoluna girmedi diye sızlanıyor... Çalışmakta olduğum şahane müessese ve gün görememiş ( aslında buna başka bişi denirdi ama yaratılanı yaradandan ötürü seviyoruz ya....) iş verenlerim sanırım bu duygumun en nadide tetikçileri! Dört yıl evvel boşanmış bir çiftin hala ortaklıklarını sürdürdükleri garip bir ofiste çalışıyorum. ( Neredeyse deniz kenarında ve evime sadece yarım saat uzaklıktayım yani bu halimden yakındığım için çarpılacağım!) Günün en az bir kaç saatinde kah hakaretleşip, kah tenis oynamaya giden bu şahsına münhasır vatandaşları dehşet içinde izliyorum. Gelecekte yazacağım öyküler için, günışığı görmemiş cümleler not ediyorum. Muhtemelen onlar da beni aynı dehşetle izliyorlar. Acaba bu hatun ne yapmakta diye. Oysa görev tanımın gayet basit: oturuyorum. Oturuyorum ve kitap okuyorum! Üstelik bunun için maaş alıyorum. İnanabiliyor musunuz? Bu benim geçen yıl evrenden istediğim şeydi; canıma okuyacak bir aşk ve okuyup yazmama fırsat tanıyacak bir iş istemiştim. Aşk, gümbür gümbür geldiyse de yağamadan bitti; kuru gürültüymüş! İş mi? O da tam bir fiyasko!

Huysuzluğum bu yüzden. Hem iş hem de aşk olmayınca dellendim. Etrafa takılır oldu gözlerim. Huysuzluk katsayım, iyimserlik dozumu ezdi geçti. Bütün bunların üzerine Londra'da çekilmiş bir film de izleyince.... "Geliyorum Mehmetus, bastı beni bu ülke" diye yazasım geldi.Thames kenarında dolaşmak, South Bank'da kitaplara bakmak istiyorum... Anadilimde konuşmamak ve düşünmemek istiyorum... Edip Akbayram duyup, homesick ( hiç olmamıştım ama ...) olmak ve ağlamak. Buraları yeniden özlemek istiyorum...

Sonuç? Yok bi sonuç. Yazdım, rahatlar gibi oldum ve şimdi gidiyorum! Sanırım grip beni hırçınlaştırdı!

2 yorum:

JoA dedi ki...

tam son zamanlardaki tahammülsüzlüğümle ilgili bir şey yazacaktım ki yazını okudum fortunata:) bu listeye caddelerde bütün kaldırımı kaplayıp, kimseye geçit vermeyecek şekilde yayılıp, ağır ağır yürüyen insanları da ekleyebilir miyiz lütfen?

sevgiler...

Fortunata dedi ki...

Hemen ekleyelim Joa. Sevgiler..