1 Ekim 2008 Çarşamba

Yollarına Gül Dökecek Erkek Mi Aradın?


S.A'ya, onu özlüyorum....

"Bana zaafı olan bir erkek arıyorum" dedi. "Pardon?" dedim. Karşımdaki kadın, açık bir market arıyorum der gibi doğal söyledi bunu. Belki ben gafil avlandığım için, dudaklarımdan gülücük yerine pardon kelimesi dökülüverdi.

Birkaç dakika suskunluk oldu. Sonra toparlandım, anlatmak istediği her halinden belli olan kadına sordum: "Çok meraklandım, sakıncası yoksa biraz anlatsan; nasıl bir zaaf bahsettiğin?"

İşte cevap: "Öncelikle sabah uyandığında yanında olsam da olmasam da mutlaka aklında olmalıyım. Eğer yanında değilsem, içi ezilerek başlamalı güne. Beni görmek için yapması gereken bütün işleri hızlıca halledip, en çabuk tarafından yanımda olmalı. Yemek yerken ve hatta bir şey içerken daima gözü bende olmalı. Hatta yemeğimi kesip, ayıklanması gerekiyorsa bunu yapmalı ve bana ikram etmeli. Ben daha bir şeyi istemeden, sadece beğendim dediğimde en geç ertesi gün elimde olmalı... Çiçeklere boğmalı beni, mücevher zevkimi de iyi bilmeli... Sık sık saçlarımı okşamalı, şevkatli olmalı. Elimi hiç bırakmamalı. Birlikte tatil planları yapmalıyız. Söylediğim her kelimeyi tüm dikkatiyle dinlemeli. Onun sırdaşı ve ailesi olmalıyım...."

Eh, bendeydi gülümseme sırası. Tutamadım kendimi: "Biliyorum ben ne anlatmaya çalıştığını" dedim. "Tam böyle biri vardı hayatımda."

Kadın sordu: "Ve? Nerede bu harika adam?"

Daha çok güldüm, hatta küçük bir gülme krizi geçirdim ve anlatmaya başladım:

"Bodrum'da. Onu bıraktığımdan beri yalnız yaşıyor. Zaman zaman deli gibi özlüyorum onu... Beni düşünüyor mu diye aklımdan geçiriyorum. Şevkati, parfümünün kokusu hala burnumda... Soğuk kış gecelerinde hazırladığı banyoları, beni şöminenin önüne oturtup saçlarımı dakikalarca taramasını, olur olmaz zamanlarda tatlı istediğimde en güzelinden tiramisularla beni şımartmasını, baş başa içtiğimiz sabah kahvelerini... Marinadaki uzun yürüyüşlerimizi... Benim için alarma geçirdiği Çin lokantası mutfağını.... Daha "A bu ne güzel" demeden, her ne ise beğendiğim en geç ertesi gün elimde oluşunu... Benim için sigarayı bırakmasını, sırf ben seviyorum diye kedi sevmeye başlamasını unutamam... Hayat ve aşk hakkında anlattığı hikayeler... Hepsini hepsini deliler gibi özlüyorum..."

"Ya çılgın mısın sen, arasana adamı. Bir daha asla bulamazsın böylesini, delirdin mi yahu. Dur dur, bir dakika, bıraktım mı dedin yoksa yanlış mı anladım?"

"Bıraktım, içim acıya acıya. En çok onu özleyeceğimi bile bile... Gönlümce vedalaşamadan, doya doya teşekkür edemeden..."

"Bak, al telefon, hadi ara. Belki affeder seni."

"Etmez, zaten biz hiç kavga etmedik ki."

"Eee?"

"Bizim ki hesapta kitapta olmayan, kurallara uymayan, alışılmışın çok dışında bir sevgiydi; bir kadındı O...

"Yuh! Sana inanmıyorum, konuyu buraya getirdiğine gerçekten inanamıyorum."

"Sana yuh, konu ne? Zaaf! Bende sana eski kocamın annesinden bahsediyorum! Kan bağım olmaksızın beni koşulsuz seven birinden. Nedir bu kadar şaşrtıcı olan? Biliyorum, inanması zor ama bütün anlattıklarımı yaşadım. İki oğlu olan bir annenin, kız evlat özlemiyle nasıl kıvrandığını tahmin edemezsin. Kızı olmayan kadınlar bir yanlarıyla eksiktir. Hele de anneleri ölünce yapayalnız kalırlar... Kime anlatacaklardır sırlarını? Kim kucaklayacaktır onları? Erkek çocuk sadece sever anne ve babasını ama asla hevesli değildir detaylara gömülmek için. Bu, yalnız bırakılmış anneler, sohbete susamış ve çok cömert olurlar. Benim kayınvaldem, sert bakışlarının altında küçücük bir kız çocuğuydu... Onunla oynamam için ne kadar oyuncağı varsa önüme dökmüştü... Bana armağandı."

"Hımmm"

"Hııımmm ya, sana böyle bir erkek var diyemem, ki bence yok. Ama böyle bir kadın vardı. Dilerim sana da bir tane düşer!"

Böyle işte, karşımdaki arkadaş aşk hikayesi bekliyordu, ancak bende hiç yoktu istediği cinsten bir hikaye. Bu durumda elimdekini paylaştım; sevgili kayınvaldemi, dilim eski demeye varmasa da "eski kayınvaldemi" anlattım ona. Elbette beklediği bu değildi, ama hiç olmazsa gerçekti! Bütün gelinlerin kabusu, benim düşüm olmuştu. Ona anlattım ki bilsin; bazen hayat oyun içinde oyun oynar bize. En büyük düşümüz kabusa, en olmadık kabusumuz ise içinde hediyeler barındıran sürprizli bir yolculuğa dönüşür... Dünyanın en mutsuz geliniydim ve aynı zamanda en mutlu gelini...

12 yorum:

kelebeklerözgürdür dedi ki...

:) yazını okurken gülümsedim bıyık altından...böyle bir erkek yok mudur var mıdır bilemem. henüz karşılaşmadım. ama halen yaşıyorum, öyleyse bir gün karşılaşabilirim :p...ama böyle kadınlar var, evet...

aklıma kendi kayınvalidem geldi..ikincisi :))))...hayat oyun içinde oyun oynar demişsin ya...ilkinde aşık olduğum adamın gerçekten masallardaki cadı kıvamında annesi, ikincisinde beni delirten bir adamın sahiden melek annesi..benim ikinci annem olan kadın...ve ben, tuhaf mı, nedense onu çok özlüyorum ve sırf onunla eğlenmek gülüşmek gezmek sohbet etmek için değer miydi acaba bir erkeğe katlanmaya diye düşünüyorum zaman zaman :)

ve sanki, doğru anneyi seçmek en az doğru adamı seçmek kadar önemli geliyor artık...en sonunda, erkeklerle değil, kadınlarla konuşuyoruz gerçek dilimizde...

:)

Fortunata dedi ki...

Haklısın, sanırım ben de aynı duyguyla yazdım, yani kayınvaldemi özlemek dışında, onunla konuşmak ihtiyacıyla... Oğluna katlanma bölümüne gelince... Olabilirdi aslında, sadece tercih meselesi. Ben kalmamayı seçtim.Yoksa illa da gitmeyi gerektiren bir durum yoktu. Bu ayrı bir yazı konusu:))) Beraber yazalım: "kadınlar ne zaman gider?"

pilatescadisi-pilateswitch dedi ki...

bu konuda diyeceklerim var...:))Aneler hep güzel rastladı bana.. Yetiştirmekte hataya düştükleri oğullarıydı, ya da doğanın oğullarına bahşettiği kişilik defoluydu. Ve her ane gibi kusurları da olsa aşıktılar oğullarına.. Hatalarını görseler de, bilseler hatta dile getirebilseler de, yere göğe koyamazlardı... Belki onları böylesine kişilik defolarına rağmen böylesine seven anneleri gibi her kadın onlara kayıtsız şartsız aşık olmalı sanıp, defolarını düzeltmek yerine eşelemeye devam ettikleri için bıraktık onları... Ben şanslıydım, ilk kayınvaldem muhteşem tatlıydı. İkinci de.. Ve şimdiki de... Nazar değmesin. Ben inanıyorum ki denge biriin kötü diğerinin iyi olmasında. Anne ve evlad kötü-kötü, iyi-iyi olamıyor mu acaba? Tabi istatistik yapacak kadar çok evlenmedim, veya gözlemlemedim çevremdekilerden. Ama kesin bir gözlemim var ki, anneler oğulları ne olursa olsun çok seviyorlar oğullarını. Ve oğulları kötüyse biraz kişilik defoları açısından onu örtbas etmek veya dengelemek için onlar inanılmaz bir sevgi, sabır ve şefkat ile donanıyorlar... Oğulları iyi ise de bu kez de kimseyle paylaşamayıp kimseyi oğullarına layık göemeyip, kıskandıkları için kötüleşiyorlar biraz cadılaşıp... Aslen çok iyi oldukları halde....

pilatescadisi-pilateswitch dedi ki...

kadınlar ne zaman gider?
kendilerini kıstırılmış hissettikleri her zamanda eninde sonunda giderler:)))

Fortunata dedi ki...

Doğada bu konuda bir denge var mı bilmiyorum, belki... Belki gerçekten akıllı anneler oğullarının kusurları kapatmak için daha bir istekli oluyorlar. Ama ben bambaşka birşeyden bahsediyorum; burada anlattığım iki kadın arasındaki dostluk... sanırım kimseye inanılası gelmiyor bir gelinin kayınvaldesini sevebilmesi... Aslında anlıyorum:))

pilatescadisi-pilateswitch dedi ki...

yoo bir kadının kayınvalidesini sevebilmesi bana inanılır geliyor çünkü ben sevenlerdenim..
Hele ilk kayınvalidem çok tatlıydı.Hala da tatlı. Görüşüyoruz ama oğlundan resmen gizli:)))Kabullenemiyor.nedense?..:))O da çok verici, paylaşımcı dünya tatlısıydı.. Hiç unutamam onun bana beni içine sokarcasına sımsıkı sarılıp, her arzu ettiğimi, hatta kendine alması gerekirken herhangi irşeyi önce bana almasını, ben "beni şımartıyorsunuz" dediğimde çocukça bir mızıldanma ile "şımaar şımaaar" deyişini... Hele hiç unutamam boşanmamızın üzerinden 1.5 sene geçtiği halde benzincide birgün karşılaştığımızda bana sımsıkı sarılıp "çok özledim seni" demesini. Ben de çok özlediğimi söylemiştim, bir ara çaya gittim zaten işine. ne özlem idi o... O ne tatlı kadındır ki, oğlunun yaptığı saçma bir tavırdan sonra, elinde koca çiçekler ve bir yüzük ile çıkagelmişti ailenin diğer büyükleriyle... Gece 12.00den sonra da olsa ki kaç kere sabahın 2 si 3 üydü, yataktan kalkıp bize patates kızarttığı...Sevmem patates kızartmasını ama sıırf o yapıyor diye terdim sevgiyle... Ne tatlı kadındır.. Hep koşar.. Yürüdüğünü hiç. görmedim... Heptatlı bir sevgi içindedir.. Severdim çok. Hala da severim. Bayram, kandil, doğum günü... ihmal etmem mesaj atarım.. Arayamam oğlu kızıyor ya, görürse diye.. Ama o da mutlaka cevap döner.sevgi dolu...Demez oğlumdan boşandı başkasıyla evlendi. Der belki desin... Ne önemi var. Bizim aramızdaki sevgi farklıydı mesela. Rapunsel içime dokunmadı desem yalan olur yazdıkların..Evet bilirim o sevgiyi. Ona gelen hediyeleri bana verişini, gözümde hüzün olsa üzülüşünü.. Toyluk, gençliğin bilgisizşliğ cehaleti, oğlunun yaptığı zırvalıkların acısının bazan istemeden de olsa ondan çıkmasının sonucu tatsızlıklar olmadı değil. Benim kocam senin eşin gibi değildi. O hala çok sevdiğim insan, özel insan, "erkek oldum" derdinin maçoluğunda kaybolan biriydi. Hala da var maçoluğu ama daha olgunlaşmış artık.Ama annesi.. 2. annem.. evet 2. annemdi.diğer kayınvaldemi de sevdim ama oğlunun hatalarını görüp bir de haklı görmekte inad eden bir anne tipiydi. ve sonuncusu.. çok tatlı o da... ama dediğin gibi özel olan özel olandır... öpücükler meleğim.

Arzu Pınar dedi ki...

bence öyle bir erkek yok.

eğer bu kadar yakın hissediyorsan kendine, oğlunu boşvererek, neden onunla bağını sürdürmüyorsun. sevgi o kadar özel ki.

Fortunata dedi ki...

Haklısın, sevgi çok özel. Mümkün olsaydı özlemek ve yazmak yerine yaşamayı tercih ederdim... Bazen olamıyor.

Adsız dedi ki...

Hani geçimsiz "cadı" die tabir ettiğimiz kaynanalar oğullarını çok sevdiklerinden, gelinleriyle paylaşamadıklarından gelinlerine eziyet ederler ya; bu "melek" kaynanalarda emin olun oğullarının eksik taraflarını yanlış taraflarını bildikleri için gelinlerine düşkün oluyorlar ki oğluna iyi baksın aman oğlunun yuvası dağılmasın die ;)Çünkü oğlunun göremediği ama sizin sevginizi ve fedakarlığınızı kendisinin gördüğünden oğlunun veremediklerini hakkınız olanı size vermeye çalışıyorlar. Sevilmeye değer olduğunuzu biliyorlar...

En azından benim "eski kayınvalidem" bu şekilde itirafta bulunmuştu. Görünen o ki istatistik yapılsa iyi kaynana-kötü oğul / cadı kaynana-iyi oğul tezi doğrulanacak. Burda yazan ve yaşayan 4 veya 5 kişiyiz sanırım bunu gördüm ben sizede öyle gelmiyor mu?

Fortunata dedi ki...

Golzar'cığım, haklı olabilirsin. bence senin bu tezini araştıralım:)))

Brajeshwari dedi ki...

Kayınvalide- oğul ve gelin üçlemesine gülümsüyorum.Yorumlarda dahil, hepsini o kadar iyi anlıyorum ki..

Sanırım, bu sevgiyi hissediyor oluşun bile - şun an bazı nedenlerden ötürü ilişkide olamasanızda onun hissedeceği cinsten birşey..

sevmeye devam etmeli..bazen o bile yeterli.. :)

Fortunata dedi ki...

Çok haklısın, benim onu ne kadar çok sevdiğimi hep biliyordu. Ve sanırım hep bilecek. Ne güçlü şey şu sevgi... Ama gercek sevgi!