23 Haziran 2008 Pazartesi

Sıra Arkadaşı Olmak.


Eskiden ama çok eskiden köy okullarında yeterince defter bulunamadığı için öğretmenlerin "kurşun kalemlerinizi bastırmadan yazın defterlerinize" dediği rivayet edilir. Rivayet diyorum, çünkü çocukluğu kırtasiye cennetinde geçmiş olan ben, hala kalem, defter, silgi vs için ölüp biterim. Bu efsaneyi de malımızın kıymetini bilelim diye annem anlatmıştır muhtemelen.
Neyse, bastırmadan yazmanın mantığı defteri bir sonraki yıl da kullanabilmekmiş! Yani yazılanlar silinir ve ertesi yıl tekrar aynı defter, ama bu kez bir üst sınıfın dersleri için kullanılırmış.

Bana, hayat da böyleymiş gibi geliyor. Elimizde sadece bir defter ve onun da sınırlı sayıda sayfası var. Diyelim toplamda 75 sayfanız var ve siz tıpkı benim gibi otuzbeşinci sayfadasınız. İnsan bazen otuz otuzbeş arasını silmek isteyebiliyor :)) Ya da sonraki sayfalara bastırmadan yazmak duygusu kaplıyor içimizi. Veya tam tersi, bastırmadan yazıp zamana yenilen tüm yaşanmışlıkları silkeleyip atalım yerine bastıra bastıra yeni satırlar ekleyip ve hatta mühürleyelim istiyoruz. Hepsi mümkün ve hepsi biz bu duyguların.

Defter bizim olunca verdiğimiz karar ne olursa olsun önemli değil. Yaz, çiz, sil, önceki sayfaları yırt, at ya da bantla, kapat... Ama biriyle sıra arkadaşı olmuşsanız ve onun defteri de önünüzde çarşaf gibi açılmışsa durup düşünmek lazım. Nasıl davranacaksınız? Hayat yanınıza birini oturtmuş ve şimdi ilkokul birde değil ortaokuldasınız...

Önce gözucuyla bakıyorsunuz, kalemi nasıl tutuyor diye, sonra bastırıyor mu acaba yazarken sorusu geliyor. Siz sorularla ve kaçamak tavırlarla yakalamaca oynayıp, içinizden "tenefüs zili çalınca, kalkıp gitsin de önceki sayfalara bakayım" istiyorsunuz. Sanki onu tanımanın yolu buymuş gibi. Oysa siz gizli gizli defterini karıştırırken, o iki küllah limonlu dondurmayla geliyor yanınıza! Gerçek bir utanma anı! Biri sizi tanımaya çalışırken, siz onu kurcalar ve yargılarken yakalandınız mı hiç? Feci bir duygu.

Anladım ki, sıra arkadaşına güvenmeli insan. Ya da öğretmen sizi yan yana oturtur oturtmaz itiraz etmeli. Çünkü ders sırasında sohbet edeceğiniz, silginiz bittiğinde silgisini kullanacağınız ve kalemtraş açmaz olunca bir yedek kalemi var mı diye soracağınız o'dur artık. Hatta kopya çekmek için sırdaşlık edeceğiniz de odur. Bütün sınıf dostunuzdur ama o sıra arkadaşınızdır. Artık önceki sıra arkadaşlarınızın, beraberce yazılmamış sayfaların önemi kalmamalıdır. Ona layık olmaya çalışırsınız.
Size cebindeki son harçlığıyla dondurma alan bu yeni dostunuzla mezun olmaktır tek hayaliniz. Kalemi tutuşunu, öncekli yıllarda yazdıklarını bir kenara bırakır ve mezuniyet düşlerine dalarsınız beraberce; elinizde Çamlıca gazozlar, karneler, misketler ve avuç avuç havaya atılan Tipitipler!

Tekrar tekrar silip yazan bahtsız insanlardan olmamak adına bütün kalbinizi inanç ve güvenle doldurursunuz. O size başka seçeneğiniz olmadığını anlatır. Bu anlama ve ayılma anından sonra, dondurmanızı yer ve hayata da bir selam çakıp teşekkür edersiniz yanınıza gönderdiği sıra arkadaşı için...

1 yorum:

kali dedi ki...

fırtına dostum,
benim mürekkep bozuk sanırım... bir alttaki satırı yazarken bi üstteki uçmuş oluyor.

bir de ben senin diline mi alıştım yoksa acaba son zamanlarda ilham kaynağın mı güçlendi daha bir ısındım yazılarına :)