Bodrum'dan yazmak istedim. Buradan yazmak demek kendimden yazmak demek sanki... Hani içimdeki tüm organları masaya yatırıp tek tek sergilemek kadar imkansız. Kelimelere kokular yükleyemem ki... O zaman nasıl anlatılır tarla marulunun güzelliği? Harımiçi'nin papatyaları...
Aslında daha sık Bodrum'da olmalıyım, daha sık Göktepe'ye ve Denizciler Kahvesi'ne gitmeliyim. Daha çok keçi peyniri yemeli ve sadece buranın sabunlarıyla yıkanmalıyım. Adaçayı toplamalı, lale mevsimlerini kollamalıyım... Nergis tarlalarında öğle uykularına yatmalıyım... Ama nedense buna hiç ihtiyacım yokmuş gibi yaşıyorum. Yalancıyım ben. Oysa Kirli Mehmet ve Ahtapotçu Eşref'in, Raşid Amca'nın hayaletleriyle konuşmak için neler vermezdim...
Biri bana en çok istediğim şeyi sordu bir kaç gün evvel. Ona diyorum ki: Beni 1978 yılına ışınla ve oradan başlamama izin ver. Yapamazsın değil mi? Benim isteklerim ve ihtiyaclarım ne zaman karşılanabilir cinsten oldu ki? İyisi mi boşver sen, sorma bana böyle sorular. Baksana abuk subuk oluyor cevaplarım...
Dün kuzenimin kına gecesi vardı. Anlatmak isterdim ama beceremeyeceğim. Çünkü bu gece de düğünü olacak ve hepsini uzun uzun yazmak isterim.. Binlerce endişemiz var elbette evlilik hakkında ama... Bu ritüel çok anlamlı. Elimdeki kına mis gibi kokuyor. Bunun beni götürdüğü yerden dönemiyorum. Tek eksiğim şakır şakır bir yağmur. O da olsa ... Yo yo olmasa:))
Bir sonraki düğüne gemiyle gelmek istiyorum. En son 1982 yılında İzmir'e kadar gelmiştik.. Hatırlar mısın kardeşim? Hayatımızın en eğlenceli deniz yolculuğuydu... Bizi deniz tutmazdı o zamanlar. Ne senin gelecek endişen vardı, ne de benim. İç deniz tutmasını da , bildik bulantıları da öğrenmediğimiz yaşlardaydık. Yeniden filikaların içinde saklambaç oynayabilsek...
Kaledeki kargaların selamı var malum şahıslara. Yavrularını vermeyeceklermiş, ama olsun... Başka zaman tanışırsınız :))
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder