Günaydın,
Ne yazık ki genellikle böyle oluyor; tam lokma yutuyoruz hayatın ritmini. Nadiren zamanla birlikte akabiliyoruz İstanbul'da. Ama genellikle zaman içimizden, sağımızdan solumuzdan akıp geçiyor ve çok sonra farkına varıyoruz yaşadıklarımızın.
Bazen tüm yaşamım di'li ve miş'li geçmiş zamandan ibaretmiş gibi hissediyorum. Kimbilir belki öyledir?
Hele işin içine hastalık girince sabah akşama, Pazartesi Cumartesi'ye karışıyor. İnsan sadece fiziksel olarak değil, ruhsal anlamda da hırpalanıyor. Şimdilerde malum, konu teyzem. Onun ilaçları, tedavi süreci ve olan biten hepimizi şaşırttı. Suçlu hissettik ve henüz bu yeni normale dair bir ritim sahibi değiliz. Olur muyuz ondan da şüpheliyim zira Türk insanı konformist ve hizalanmakta sıkıntılıdır.
Ama öğreniyorum, sürüye benzememenin bedelini onca yıl ödedikten sonra göze batmadan eşlik etmeyi de öğreniyorum. Kraldan çok kralcı olmamak gerektiğini, hastalandı diye insanların gözünün aniden açılmayacağını ve herşey olup bittiğinde ister sağlık geri kazanılsın, ister ölümle sonuçlansın, her birimizin kendi hikayemizi anlatacağını da çok iyi biliyorum.
Yaşam ve tüm deneyimler gayet özneldir. Tıpkı yuvarlak bir masada oturup yemek yemek gibi; kimse aynı şeyi görmez, aynı bakış açısında ve duyguda değildir.
Bugün ve akşam haftanın son nöbetini tutup, bir sonraki kemoya kadar izin verdim kendime. Üç Haziran Salı.
Şimdilik sağlıkla kalın. Hava güzel, vakti olan bi turlasın:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder