31 Mayıs 2022 Salı

BEVARİH RÜZGARLARI

Bugün geç bir günaydın olsun benden. Geç uyandığımdan değil, klavyeme ancak kavuştuğumdan, zor birgün olduğundan. Ruhların göçü hızlandığından. Ve daha pek çok sebepten.

Yıllar önce bu blog sayesinde tanıştığım ve zamanla bana ahiretliğim diyecek kadar karşılıklı kalplerimizi açtığımız çok değerli bir dostum eski eşini uğurluyor bugün. Çocuklarının babasını, hayatının en kıymetli insanlarından birini. Cenaze az evvel İzmir'de toprağa verildi. Emekliliklerinde dostluklarını sürdürecek, orada yaşayacaklardı. Anlatsam masal dersiniz ama birbirini eş olarak zor bulup, dost kalabilen ve sevgiye hakkını verenler var bu hayatta. Onlar sahiciler, sahiden, essahtan sevenler.

Bütün bunların bevarih rüzgarlarına denk gelmesi ne tuhaf. Sevenleri ayıran bir rüzgardır benim takvimimde. İlişkilerin tutkalı yeterli değilse, savrulur ruhlar bevarih önünde. 

Ben bir defasında savrulmuştum. Hiç unutmam tıpkı Luna Park'a gitmek gibiydi. Dönme dolaba binmek gibi. Başım dönmüştü. Çok ağrımıştı kalbim; önce heyecandan ve sonra kederden. Bu sayede öğrenmiştim yüreğimin yerini. Yoksa anatomi bilmem ki ben.

Ilık esen rüzgarları hiç sevmem. Tatlı su balıklarını, içtenliksiz uzlaşmaları, görev gibi yaşanan hayatları hiç sevmem.

Bevarih rüzgarları acımasızdır, dikkat etmeli.

30 Mayıs 2022 Pazartesi

GERÇEĞİ İSTEMEK.



 

Tarihin her döneminde iyilik ve kötülük savaşmış. Yıllar önce size eski kocamın uçakta sohbet ettiği adamı anlatmıştım hani şu "güçlü olan mı kazanır, yoksa haklı olan mı beyefendi? "diye soran ve sonra gülümseyerek "elbette haklı olan, ama bunu zaman gösterir" cevabıyla iyi günler dileyerek giden.

Arda onun bilgeliğinden çok etkilenmişti. Koşa koşa gelip, bana anlatırken ne kadar tuhaf bir heyecan hissettiğini anımsıyorum. Sanırım hepimizin özünde bilginin, sözcüklerin, kumaşın, elmanın, davranışın ne bileyim işte her ne ise önümüze gelen onun has olanını anlama mayası var. Fakat yetmiyor, sahiden zaman gerekiyor haklı olanın kazanmasına ve genellikle çok geç oluyor. Sırf onlar ölüp, gittiğinden de değil, fikirleri çürütülüp hasır altı edildiğinden ve daha nice sebepten.

1924 yılında ölen Abrams tanıyor musunuz? Ya Hahnemann'ın meslektaşları tarafından doktorluktan men edilmesini duydunuz mu? Nereden duyacaksınız? Tarih yakın zamanda yazmıyor ki bütün bunları! Yazsa da az satan bir kitabın sayfalarında kalıyor...

Gerçek sadece buna gücü olanlar içindir. Gerçek onu her ne pahasına olursa olsun tutkuyla arzulayanlara, arayanlara açılır. Aslında insanlar gerçeği değil, işlerine geleni isterler. Ve çoğu zaman bunu gerçeği ortadan kaldırmak pahasına isterler. Kişisel konfor alanlarını korumak, ilkeli olmayı ezer. Nokta.

Söylesenize siz gerçeğe cüret ettiniz mi hiç? Yoksa "yok yok ben duymayayım, görmeyeyim" diyerek kaçanlardan mısınız? Öyleyseniz size saygı duymadığımızı üzülerek bildirmek isterim. Eminim çok umurunuzdadır:)))

29 Mayıs 2022 Pazar

FELEKLER

 

Günaydın,

Siz de hissediyor musunuz, yoksa ben ufaktan aklımımı kaçırıyorum bilinmez. Fakat pek çok ruh hızla aramızdan ayrılıyor. Pandeminin başaramadığını, o upuzun ve umutsuz iki senenin becerdiği hallediyor sanki..

Hastası değilim Dünya'nın. Buradan başka alemler olduğunu, ki kitaplar yetmiş iki alem der, felekler arası nice seyahat yapacağımı, hatta yapmış bile olabileceğimi biliyorum. Nasıl biliyorum, bilmemi, derinden hissetmemi mümkün kılanın izniyle. Ne oldu bu yazdıklarım bilimsel çalışmalara kıymet veren Elvan'a yakışmadı mı? Yoo bence ben tam da buraya, aklın ve kalbin ortasına çok yakışıyorum.

Mahallemizdeki kilisenin çanları çalıyor. Çok şükür henüz ona el değmedi. Cemaat, ben diyeyim on, siz diyin yirmi kişi. Yine de Vatikan'dan papaz atanmış çok şükür. Son sesler bunlar İstanbul'a yakışan. Bizden sonrakiler bilmeyecek ezan okunurken kilisenin, çan çalarken camiinin sessizleştiğini. Sözsüz akitler devri bitecek.

Uzaklarda genç bir kadın kalp krizinden öldü bu sabah. Onun haberiyle içiyorum kahvemi. Orada bir yerlerde yarım kalmış hayatlar yavaş yavaş soğurken, hiçbir gözyaşı biteni başlatamayacak... 

O yüzden bana bir güzellik yapar mısın bugün? Çok güzel bir müzik aç kendine, bi de içecek bişi al, otur sadece müziği dinle ve içeceğini yudumla. Beş dakika ya, beş dakika ederim yok mu sende sevgili okur?

İyi Pazarlar hepimize.






28 Mayıs 2022 Cumartesi

YOGA DERSİ VERMEK ÜZERİNE


Benim yoga eğitimim epeyce gelenekseldir. Öyle planladığımdan da değil, hayatın akışında önüme gelenlerden. Zira bir kursta yüz kişiyle aldığım sertifikayla değil, ustamın dizi dibinde oturup, bizzat ashram hizmeti vererek edindim tüm bildiklerimi. Bunun için her daim hayata ve Külkedisi'ne minnettar olacağım.

Sanırım beni diğer hocalardan ayıran en belirgin özelliğim işimi fazlasıyla severek, sahiplenerek yapıyor olmak. Özgün, kişiye özel ve özellikle öğretiyle uyumlu dersler benim için çok önemli. Her yıl öğreniyorum, yoga bilgisinin diğer bilgilerle uyumunu keşfediyorum, farklı disiplinlerle birlikte kullanıldığında gücünün nasıl arttığını vakalar üzerinden izliyorum. Bu gelişmeler beni o kadar sevindiriyor ki, genişlediğimi, huzur bulduğumu hissediyorum.

Elbette öğrenciler hayatlarındaki sıra dışı gelişmelerde yoga derslerinin bir payı olduğunu çoğu zaman fark etmiyorlar bile. Yıllarca yazamadığı şiir kitabını bir çırpıda yazıp basması yoganın değil, kendilerinin başarısı oluyor mesela... Hey hat!

Fakat sevimsiz, içimi soğutan olaylar bu farkındalığı düşük, teşekkürsüz vakalar değil.. Özellikle zengin ve ünlü insanlara ders vermekten hiç ama hiç hoşlanmıyorum. Dersimi satın alınmış popüler bir değer olarak görmeleri aşırı sinirime dokunuyor. Çünkü zenginler, özellikle parayla sınıf atlayan, atlanılabileceğine inanan taşralılar için benim dersim sosyal yaşamda kabul görme, trend takip etme adına bir basamaktan ibaret! Çocuğuna Elvan Eti'den ders aldır ve diğer anne babalara ne kadar sofistike olduğunu göster! Ne hoş ne hoş! Bu arada Elvan Eti senin çocuğuna yaşama dair ufacık bir ilham verebilmek için kı..nı yırtsın!

Bir an evvel bu profilden kurtulmak için can atıyorum! Mış gibi yaşayanlara özel bir alerjim var. Gösterişten, görgüsüzlükten, hadsizlik ve hazımsızlıktan ciddi ciddi tiksiniyorum. Elitist miyim? Kesinlikle evet! Ruh seçiyorum!

Bunca yıldan sonra istemediğim insanlara ders vermemek hakkım olmalı. Sinirden elllerimin titremesine neden olanları kabul etmeyeceğim.

Oh be!





26 Mayıs 2022 Perşembe

MAYIS 2022



Merkür geri geri gitmiş, hayat azıcık kasmış mı? Olabilir. En sevdiğimden değilse de hala peynir alabiliyor olmak ve yanında bir kadeh şarabımı içebilmek ne büyük nimet!

Öyle iyi geldi ki evimde kendi halimde yuvarlanmak bilmezsiniz.. İhtiyacım varmış durmaya, duymaya:) Pijamamla dolaştım öğleden sonra :))) Size normaldir belki fakat bana devrimdi. Yatttım yuvarlandım, acıktım bişi yedim, okudum, yazdım. Mis. Sonra aklıma geldi Zeplin'de unuttuğum kıymam, onu almaya çıktım.

Bi görseniz ceviz ağacım ne güzel esintide! Ihlamurla nazlı nazlı salınıyorlar. Hayat bana güzel sevgili okur. Ülke batmış, altın bilmem ne kadar olmuş, iyi de napiimmm??? Elimen ne gelir? Zengin zenginleşirlen, fakir fasfakir olurken hala yaşayabildiğim hayatın ucunu tutuyorum. Hepsi bu. Bencil miyim? Yoo, hadisiz hudutsuz mu? O da değil. Sadece kendimleyim. Kendimde, kendimle. Artık ne kadarsam o kadarla.



DUALARIMA BEDDUA KARIŞTIRMAYALI ÇOK OLDU.



Herkes gibiyim; yalnız ve sosyal, 

içe dönük ve dışa dönük, 

neşeli ve kederli, 

mutlu ve mutsuz, 

kazanmış ve kaybetmiş biri. 

Sen ne sandın?

Hiç çalmadım diyemem, çaldım. Yalan söylemedim diyemem, söyledim! Aldatmadım diyemem, aldattım. İyilikler ve kötülüklerle dolu hayatım. Kırılgan bir süper kahramanım ben. 

Kendime acımayı bırakalı uzun zaman oldu. Sıradanlığımla barışalı güzelleştim. Yenilgilerime tüy dikmeyi, yaralarımı yalamayı bıraktım. S.tirip gitmeyi seçenlerin ardından ağıt yakmayı unuttum. Zaman zaman geçmişin yapışkan sokaklarına saplanmadığımı da söyleyemem. Bazen içim bulanıyor ve söylenmemiş sözler, küfürler taşıyor yüreğimden. Öfkemi dizginleyeyim derken, kendime haksızlık ettiğim anlara düşünce zorlanıyorum. Sonra gözüm yeşillenen cevizin taze meyvesine takılıyor "iç beni" diyor hayat, içiyorum ve hooop şimdiki zamandayım.

Daha gerçek yaşamaya, hayata hakkını vermeye her düşüşten sonra bir kez daha ve bir kez daha and içiyorum. Yaşamadan ölmemeye kim bilir kaçıncı yeminim? Kaçıncı tövbem ziyan edilen günlere.

Önemli mi? Yoooo. Yıkılmam demedim ki ben, üzülmem demedim, perişan olup yataklara düşmem hiç demedim. Ama kalkarım, her defasınsa daha inançlı, daha tazelenmiş. Üstelik inat olsun diye değil, bana verilen cana yoldaşlık olsun diye, hak yerini bulsun diye.

Dualarıma beddua karıştırmayalı çok oldu. Sende yapma, düşme oralara. Yapışkan geçmişe uzun uzun izin verme, hemen çevir yüzünü hayata. Bak bana, gözlerimin içine bak, buradayız ve yaşıyoruz.


 







24 Mayıs 2022 Salı

KARANFİLLER

Karanfil aldım kendime. Dünya'nın sonu gelmiş, ben karanfil kokluyorum. Gençken birer sustu bitkiler benim için, şimdi hayat! Şimdi gözüm hep ağaçlarda, çiçeklerde, mis gibi kokularda. Yesillenen cevizden, pırıl pırıl parlayan ihlamurdan alamıyorum gözlerimi.

Victor'un pişirdiği ekmeğin kokusu var bu sabah. Beni mutlu eden seslerden, kokulardan bir şölen gibi hayat. İnanmazsınız Fenerbahçe'nin ortasında horuz ötüyor sabahın sekizinde. İçim bir tuhaf. Ruhlar göçüyor, iyiler gidiyor ve ben karanfilin kokusuyla kabule zorluyorum kendimi. 

22 Mayıs 2022 Pazar

BIRAKAMADIKLARININ YANINA GİDER İNSAN




Er ya da geç, yerimiz belliyken bütün kavgalarımız düş! Yüksekten düşüş!

Bir hafta daha bitti ömrümüzden. Baharın en güzel günlerini yaşıyoruz, -sahi yaşıyor muyuz?-; erguvanların, mor salkımların gittiği, yerine yasemin kokularının usul usul yayılmaya başladığı geceler.

İki cenaze. İki mezarlık. Yorulmuş bedenler. 

Biri beni alsa, götürüp suya bassa. Orada kalsam. Yavaş yavaş korkularım ayrılsa benden, asıl olana hazır çıksam sudan. Bir daha düş görmesem, düşmesem, uykuya dalmasam.... Olmaz mı? Olamaz mı?

Dileğine dikkat et derdi Ustam. Bir avuç toprak, gökyüzü ve yeşillik. Nerede bilin bakalım?

Bırakamadıklarının yanına gider insan. Artık bırak. Yoluna git Elvan. Artık neresiyle yolun! 

18 Mayıs 2022 Çarşamba

HA GAYRET





Uyanmak her sabah ölüme meydan okumak gibi. Hatta ölümü yok saymak, reddetmek. Yaşamak, ama sahiden yaşamak dersen, o bundan farklı. Gerçekten canlı olma hali herşeyle gerçeklikle hizalanmak demek.

Siz nasıl birisiniz? Hayatın hizaya getirdiği asi bir ruh musunuz? Yoksa doğuştan çizgilere basmayanlardan mı?

Simit aldım az evvel. Muhteşem ıhlamur ağacımı seyrederek simit peynir geveliyorum. Biraz sonra fırtına başlayacak. Evime, sağlığıma şükürle ve sokaktaki her cana dua ederek izleyeceğim.

Dün parkta gördüğüm siyah kedi. Lütfen saklan!

16 Mayıs 2022 Pazartesi

GÖZYAŞI

 


Ne çok çeşidini gördüm... Sel gibi akanı.. Günlerce kurumayanı.. Yerlerde tepineni.. Sessizce, sıcak sıcak süzüleni.... Durup durup en olmadık yerde mahçup edeni...

Bugün gözyaşları Didem için. Ruhu huzur bulsun, sevgiyle, ışıkla karşılansın.

Amin.

15 Mayıs 2022 Pazar

KAÇMAK YAKALANMAKTIR BAZEN



Biliyorsunuz taşınmam gerekiyor. Yaşadığım mahallede kiralar yirmi bin lira olunca başka çarem kalmadı. Neyse ki Avrupa yakasında ufacık bir evim var. Görünen senaryoda o eve taşınıyorum Ekim'de. Doğduğum büyüdüğüm mahallede son yaz, son mevsim.

İçimden gülüyorum. Çünkü İstanbul'dan kaçayım, taşrada toprak alayım diye kafası kesik tavuk misali koşuşturdukça meğer tam şehrin kalbine gidiyormuş enerjim! İplik iplik bambaşka bir senaryo örülüyormuş bana. Olur dedim içimden. Doğrusu buysa olur tabii, neden olmasın? Hayat bana seçmediğim yolu öneriyorsa direnmek neden?

Velevki Avrupa'nın bir şehrine taşındım. Olamaz mı yani? Hem o evin nefis bir bahçesi var. Doktoraya niyet ettiğim yıllarda alınmıştı. Kardeşim de bende hep o evin bahçesinde güzel sofralar hayal ettik. Belki çok hayal ettik. İşte oluyor:) Üstelik tam vazgeçtiğimiz an!

Şehrin kalbine gidiyorum demek. Yeniden konserler, galeriler, kitaplar, kule dibi, belki yepyeni bir iş? Kim bilir? Bahçeye büyük bir bitki kafesi yaptıracağım Theo için. Bana kış bahçesi, ona gezinti alanı. Zaten bu evde başlamıştım ekip dikmeye, kaldığımız yerden devam.

İşte size Pazar haberlerim. Çok güzel bir hava var dışarıda, hadi bugün mutlu olalım:)

13 Mayıs 2022 Cuma

AİLEM HAKKINDA




 

Annemle konuştum az önce, "birgün benim hikayemi yazdığında, ömrümün son yıllarındaki tek hayalimin sizinle bolca zaman geçirmek olduğunu da yazar mısın?" dedi. 

Ah anne, içimi acıtıyorsun bazen, kalbimi üzüyor yalnızlığın, az sevilmişliğin. İncinmişliğin, hakkıyla yaşayamadığın mutluluklar..

Bazen de çok fena kızıyorum sana, neden oturup kendi hikayeni yazmıyorsun? Neden ben seninkini yazmalıyım? Benim yaşadıklarım toz bulutu mu olsun?

İkinci el oyuncakların yaşamın bambaşka noktalarından toplanıp geldiği dükkanda kozmik bir şaka gibi yan yana düşmüş bebekler annem ve babam. Düşünün ki o imkansız buluşmanın ve katiyen uzlaşamamanın eseriyim ben:))

İkisini de severim. Tabii her kız çocuğu gibi babama methiyeler düzmeye meyilliyim. Fakat yıllar geçtikçe onu o kadar az hatırlar oldum ki, nesine övgüler yağdırmalı bilemiyorum. Sesini hatırlıyorum.  Özellikle hastayken inleyen sesini ve kardeşimi severken kalbinden gelen tınıyı. Kokusu Rebul. Saçları kıvırcık ve çok sertti. Elleri yumuşacık, parmakları kusursuzdu. Teni bembeyaz. Ayakları güvercin gibi, kırk numara. Minicik ama görkemli bir adam.

Bu satırları yazmak kolay degil, neyseki bana güç veren ıhlamur ağacı ve nefis bir kadeh şarabım var. Yoksa, imkansız..

Babamın kızıyım ben. 

Kusursuz güzelliğin bedenlenmiş hali; annem. İpek gibi saçlar, biçimli dudaklar, kusursuz memeler ve kalçalar. Şık, zarif, zamansız, eşsiz. Kırılgan, öfkeli, narin, kudretli!

Onun da kızıyım.

İkisinin çocuğu olarak kendimi yanlış mekanda, zor bir zamanda sergilenen, kıymeti geçen yüzyılda biçilmiş ve çoktan gözden düşmüş tanımsız bir eser gibi hissediyorum.

Yine de hikayelerini seviyorum. İkisini de seviyorum:)


12 Mayıs 2022 Perşembe

SİL ÇABUK!


Hiçbir eski sevgilinin telefonu rehberinde kalmasın. Çabuk sil! Çünkü... Böyle zor bir gün geçirip, ardından zatina eşş.. eşşek demek gelebilir içinden! Aman diyeyim!

Biliyor musunuz ne tuhaftır ki benim ikinci sevgilimin babasının adı ilk sevgilim adıydı:Naci. Naci'nin yani ilk sevgilimin babasının adı da kardeşimin adı: Egemen. Nasıl? Üstelik ben bunu Bostanci'da ki bir pidecide masaya bırakılmış bir gazetede görmüştüm. Tesadüf di mi? Hı hı.

Yooooo hayat bir puzzle. Tamamlamaya değil, şimdiki zamandan aldığın hazza odaklanacaksin. Yokssa  sonu hüsran.

Ben, hani şu dün havalarda uçuşan ben, bugün alçaldım. Yere paralel seyrediyorum. Bu yüzden nefis balkonuma çıktım. Açtım sarabimi, ceviz ağacının taptaze yapraklarına bakıyorum. Kimildamiyorlar. Uzaklarda bir karga bağırıyor. En sevdiğim kedi bahçede. Keşke benim olsa ...

Sen iyi misin? İnsallah bir yerin uf olmadan toparlanmissindir.

11 Mayıs 2022 Çarşamba

A MAN WITHOUT LOVE!*



Başlığa takılmayın, ben takıldım yeteri kadar :) Günlerdir dilimde! Yine de söyleyeceklerimin tadını çıkartmak isterseniz koyun bi kadeh/fincan bişi, açın şarkıyı sonuna kadar öyle okuyun olur mu?

Korkmayın, korkmayın, biliyorum beni böyle görmeye alışık değilsiniz ama sadece mutluyum. Derin keder gibi dip dalgası tadında gelen mutlulukta sebepsizdir. Şarkı mırıldanmam, dinlemem ve evde kırıtarak dolaşmam benim mutlu ve umutlu olduğumu gösterir ki, şarkı dinliyorum, şarkı söylüyorum, çiçeklerime kitap okuyorum:)) Özetlersek bir tür akıl tutulması içindeyim ve fakat bu defa olumlu anlamda!

Dünya göçmüş, yapay kıtlıkla ele geçirilmemize aylar kalmış, Mediciler dişlerini tırnaklarını bilerken, dolar on altıya deparda, altın dokuz yüz üzerinde sürat yaparken ne ola bu haller derseniz açıklaması var: e dedim, akıl tutulması.

Bana bak bana sevgili okur, ölüyor insanlar. Duydun mu beni? Ölüyorlar. Kediler, kuşlar, ağaçlar, insanlar ölüyor. Her an yüzlercesi... Akıllı olmalıyız, hiç olamadığımız kadar güçlü, umutlu ve akıllı. Ağzımıza sıçacaklar, az kaldı, ben diyeyim bu ay, sen de öteki hafta. Paranın, vaktinin yettiği kadar coş eğlen, ye, iç. Ne diyeyim başka?

Benim en yakın dostum hasta biliyor musun? İşte sana mis gibi motivasyon, ben güçlü ve neşeli olacağım. Ona destek olacağım ve umut vereceğim. Onu güldüreceğim ve tüm bunları içtenlikle içimden gelen o dip dalgasıyla yapacağım. Yapıyorum. 

Korkarsam eşşeğim len. Bu defa kaçmıyorum. Kımıldamaktan, yer değiştirmekten ve ne olacaksa o olmasından zerre kadar ızdırap duymayacağım. Yaşıyorum yahu!!!!

Neden? Nefis bir işim var benim. Bu manyakça coşmalar hep mesai sonrası:)) Hayatım boyunca pek çok alakasız işte çalıştım. Hatta bir ara o kadar çıtayı düşürdüm ki of' Ah bunu bi de aşk hayatımda Tolga Korkut'la yapmıştım:)) Oluyor böyle şeyler, insanız nihayetinde!

Son yıllar koskocaman birer hediye oldu her işe gidişim. Şefkatimin, zekamın, yaratıcılığımın sınırsızlığı gördüm. Bugün sana sadece dersten kalanlarla yazıyorum. Hani çatıya çıksam ve atlasam uçarım biliyor musun? Ölümsüzlük hissi dolu içim. Tıpkı bazen geberesiye ölmek istediğim çaresizlik anlarım gibi! Nefessizim neşeden!

LOndra'da olsam beşinci bölgedeki bir kulübe gider sabaha kadar dans ederdim. Kaldı mı acaba hala öyle yerler? Sonuçta yirmi yıl geçti, bir tür dinazor sayılırım:))

O zamanlar çok sevdiğim bir şarkı vardı, publarda çalardı Sky! Bi de Back Street Boys vardı. Hey gidi hey! Amma eğlenirdim. Hiç  parti kızı olmadım ama çok eğlendiğim zamanlar hatırlıyorum. Her zaman yoldan çıkmaya eğilimli bir muhafazakardım. Kumaşım böyle. Başka bir ülkede doğsam pis dağıtırdım. Bi de babam olsaydı. İnsanın sırtını babasına dayayarak dağıtması ne güzeldir kim bilir?

Oh, ne güzel geldi yüksek sesle müzik dinleyerek yazmak. Missss....Bence buradan yürürüm ben bu gece. Bak bu da nefis; it feels so good, yine Sonique

Öperim.


10 Mayıs 2022 Salı

TEK BAŞINA KURDUĞUN HAYAL YALNIZCA HAYALDİR....

 

.... Birlikte kurduğumuz hayal ise gerçektir" demiş Yoko Ono.

Severim ben sıradışı aşk hikayelerini, toplumun dayatmalarına kendini ezdirmeyen dostlukları, inadına beraberlikleri. Bu yüzden deli, anarşist ve psikopat doludur etrafım. Bela belayı çeker derler. Akıllısı bana gelmez. Gelen de bende akılla duramaz. İşimiz akıl değil, akıllı olmak iş değil!

Beni sürükleyen, mantık sınırlarını zorlayan insanları seviyorum. Onlar uçalım desin, ben demir atalım diye direneyim ve sonunda uçalım:)))

Hande Akar, orta okul arkadaşım, mesela o öyle biri. Ardınç Akman, eski kocamın abisi, dostum, o da öyle biri. Jasmin, Suat, Burhan.... Gizli deliler. Ekin, Gökhan.... hastalıklarıyla çok sevdiklerim. Hastalıklarımla alay edenler.

Hayal kuramadığınız insanlarla görüşmeyin! Ruhunu paraya satandan kaçın! Birlikte hayal kurabileceğiniz birini, mümkünse birilerini bulun.


ESKİ ANNELER




 

Rüyamda eski sevgilimi gördüm, Harun'u. Yüzü hiç gülmüyordu. Uzaktık. Sonra bir yük asansöründeydim. Yukarı çıkıyorduk çıkmasına ama dev moloz torbaları vardı tepemizde sallanan. Bir bedeli vardı sanki yükselmenin. Sonra parlak bir elbise ile okula gitmiştim, o gün doğumgünümdü. Fazla parlaktım gündüz için. Hatta kıpkırmızı ojelerim vardı... Falan filan.

Eskiyi özlerim ben bazen. Öyle geri dönsün, yinelenesin veya bir daha yaşansın diye de değil. Özlerim işte, öylesine. Evleri, kokuları, insanlarla yaşadığım duyguları..

Bu fincan da eskilerden, kayınvalidem vermişti. Bütün takımı al götür dediğinde istemedim. Sadece bir tane almıştım, sabah kahvemi içmek için. Dün yıllar sonra bu çok sevdiğim fincanla birlikte onun vermeyi seven hallerini anımsadım. Belki de o yüzden geçmişe gitti bilinç altım?

Çünkü Harun'un annesi çok hasta... Fincan ve eskide kalan bir anne ile diğerini birbirine yapıştırmış olmalıyım içerideki puzzle da.

Velhasıl insanım işte, oluyor böyle şeyler:)

9 Mayıs 2022 Pazartesi




 

Hellooo 

İyi haftalar hepimize!

Biliyor musunuz, ben dünü çok iyi geçirmiştim; ailemle kahvaltılar, kahveler, laleler, müzik falan epeyce iyiydi tadım tuzum. Tek derdim yeni menekşeme saksı almayı unutmamaktı. Düşünün nasıl gevşedim! Hatta evime geldim, şarabımı koydum, dizimi açtım. Oh. Sonra da mis gibi uyudum. Taa ki sabah amma saçma rüyalar gördüm diye uyanıp ardından taşınmam gerektiği haberiyle güne başlayana kadarmış bu alışılmadık tatlılık. Kısmetten ötesi yok:)

Amman ya, zaten arada tazelenmek lazım di mi? Fakat insan istemeden de olsa bi keşke diyor, yani hiç olmazsa şu balkonun tadını çıkartaydım azıcık:))) Bitkiler falan, bi de sıcağa kaldık. Neyse, her şeyin olacağına vardığını anlayacak kadar büyüdüm. Her kapanan kapıya karşılık bir yenisinin ve hatta genellikle hep daha iyisinin açıldığını biliyorum. Bakalım yeni yuvam nerede???

Bugün pazar yaptık Ekin'le, onun da canı sıkkın. Diğer Ekin de tatsız. Biri yeni hikayesinin baskısıyla boğuşuyor, diğeri dizinin ikinci sezona geçip geçemeyeceğiyle boğuşuyor. Ben mi? Ben bizim Bodrum'daki arkadaşların Mavi Karınca hikayesini yazıyorum. Şimdi buradan ayrılır ayrılmaz onu toparlayacağım. Acele etmem gerekiyor. Zaten sabahtan beri ardiyede, pazarda debelendim, yorgunum aslında ama söz verdim bir kere. Neyse, size iyi haftalar demeden başlamak istemedim bu güzel Mayıs haftasına. Hepsini halledeceğiz panik yok.

Biliyor musunuz, en çok ıhlamur ağacını özleyeceğim. Yoksa taşınmam gerektiğini için için biliyordum.... Artık tam anlamıyla yeni bir dönem olduğunu da biliyordum.... Kaçacak yerim olmadığını da.

Öperim yanaklarınızdan.

8 Mayıs 2022 Pazar

PANDORA CİDDİ ARİZADİR.

Bir varmış beş yokmuş, Pandora adinda bı gerzek varmış. Ustune vazife olmayan her halta karisir, yetmediginde durduk yere arızaya baglarmis..

Günlerden o gün, gidip elalemin kutusunu açmış! Her bı halt etrafa sacilinca da odu patlamış abidinin. O panikle kapağı kapatmış tabii ama asıl sikinti öyle başlamış. Umut kutuda kalmış!

Yani bugün emek harcamak, uğraşmak  veya coktaaaan vazgeçmek yerine ah vah etmek, salak saçma tutunmak gibi tüm zirvalar o akıldan noksan kadın, Pandora yuzunden. 

Siz siz olun, umut denilen şeye yuz vermeyin umut fakire yakışır. Vakur olun azıcık!

HASSAS KONU: ANALIK MÜESSESESİ.





Sicili pırıl pırıl olan toplumumuzda, göklere çıkarılan bu yüzden karanlık tarafını hiç konuşamadığımız tabu konulardan biri analıktır.

Oysa hepimiz ne analar gördük... Ne korkunç sahnelere tanıklık ettik kimbilir... Hani öyle çocuğunu camii avlusuna bırakan veya çocuk esirgemeye götürüp teslim eden anneler değil bahsettiğim, çocuğu üzerinden yaşamaya çalışan aşırı bağımlı ve hastalıklı kadınlar. Ben onlara takığım mesela. 

Evliliğini çocuğunu bahane ederek sürdürenler. Çocuğunun kumaşını görmeyip, ona durmadan paşam, prensim giyerek gelecekte bir başka kadına sıkıntı olacak gerzekler yaratanlar. Sevgisinde ve sevgisizliğinde ayar yapamayanalar. Yıkarken değil, sıkarken öldürenler. Psikolojik şiddet uygulayanlar. İşte bu kadınların toplumda ana kraliçe gibi salına salına gezmelerine, kendilerine haseki sultan yaftası yapıştırmalarına uyuzum. Kocalarıyla kuramadıkları ilişkiye oğullarını koltuk değneği yapan bu kadınlar mutlaka tedavi edilmeliler.

Öte yandan çok sevdiklerim var... Piruz mesela. Bizim okulun aşçısı. Sadece kendi oğluna değil, bana bile analık eden fedakar kadın. Öyle güçlüdür, öyle devdir ki yüreği tanımak lazım. Babasız büyüttü oğlunu, tek başına ve çalışarak. Zor bir evlattan bir an bile vazgeçmedi. Dediğim gibi sadece ona da değil, bana da analık eder Piruz. Okula gittiğim günlerde kavanoza çorbamı koyar, evde yersin diye sıkıştırır çantama. Kahvemi yapar, sohbetimizi ederiz. Varlığına şükrettiğim bir mesai arkadaşı, anneliğini alkışladığım bir kadındır.

Semra Abla var. kendi evladını doğuramamış ama kardeşime ve bana otuz senedir annelik eden, ince ruhlu, sıkmadan seven bir diğer kadın. Teyzem var, anne yarım. Durmadan veren, almakla derdi omayan  diğer annem. İnsanı olduğu gibi kabul edebilen yüce ruhlardır ikisi de. Şartsız, sevgiyle boğmadan, sevgi adı altında nefessiz bırakmadan analık ederler.

Kedilere, köpeklere, ağaçlara, çiçeklere anne olanları tanıyorum. Öğrencilerine, ailesine, dostlarına kucak açanları. Dolayısıyla ben annelik sıfatını koruyan, kollayan, Meryem'in yolundan giden kadınlar için kullanıyorum. Onları kutluyorum.

Sadece sevgiye eğilen, sevgiyle eğilen tüm anneler, anneler gününüz kutlu olsun!

7 Mayıs 2022 Cumartesi

EN DERİN ARZULARIMIZ....

 


Ev. İnsanın kendini bulduğu yer değil midir? Burası benim evimdi... Mutluydum. Hiç olmadığım kadar yalnız, hiç olmadığım kadar kendim. Hiç olamadığım kadar hafif ve tatminkar. Burası Londra'nın azıcık dışında muhteşem bir yerleşim, Richmond! Arkadaşım Burak Uluer'in arka bahçesi. Son Londra'ya gidişimde müzenin avlusunda karşılaşmıştık, biri Elvan diye seslenince ne çok şaşırmıştım! Sonra Mehmetus'la onu ziyarete gittik. Nasıl güzel birgün olmuştu. İki çocukluk arkadaşının, adanın birinde aniden karşılaşması.

İşte aşırı mutlu Elvan! Kendini seçmiş. Neşeli. Saçları uzun, hayalleri sonsuz. İçi alev alev. Zıplayarak yürüyen, haftada iki gün yüzen bir Elvan. Özgür!!!!! Sahiden özgür. En son ne zaman özgür hissettiğimi bile unuttum. Bu ülkede, bu lanetli topraklarda özgürlük, korkmadan yaşamak mümkün mü???

En derin arzum bu: tekrar Londra'ya gitmek. Bu defa kalıcı olarak ve asla geri dönmemek üzere gidebilmek. Ama mümkündür, ama değildir ama en derinlerdeki arzum bu!

Kendimi seçtiğim, mutlu ve hafif hissettiğim, kişisel tarihime altın harflerle yazdığım sefilliğe geri dönmek ve orada kalmak!

Senin en derin arzun ne? Hani gerçekleştiremeyeceğine inandığından hayalini bile utana sıkıla kurduğun, unuttuğun en derin arzun.....


WIGMORE HALL

 

Ekin Anıl dün akşam gittiği konserin berbatlığını anlatınca aklıma Londra günlerim geldi. Zaten aklından çıktığı mı var diyeceksiniz ama bahar çok tetikliyor beni. Mart sonuydu Londra'ya ilk gidişim ve tam bu aylarda şehri keşfediyordum. Ölesiye meraklı ve heyecanlıydım. Yüzyılın başındaki Londra'yı düşünsenize! Hala büyülü, hala masal gibi.... 

Yalnızdım ve bundan aşırı mutluydum. Her şey güzeldi. Yeşil yemyeşil, nehir sihirli, tüm kiliseler, katedraller ve konser salonları rüyaydı bana. O galeriden diğerine, şu müzeden ötekine kelebekler gibi uçuşuyordum. Müzikaller, kitaplar, antika pazarlarıyla kafayı bulmuştum. Charles Dickens almıştım yahu, ikinci baskı!!! Ölmeden cennetteydim bildiğiniz.

Ve işte Wigmore Hall o en güzel keşiflerimden biridir. Bir tapınak! Erken dönem Avrupa müziği seviyorsanız bir kabe!

Keçileri kaçırmıştım mutluluktan. Çok az param vardı ama en varlıklı insandan daha tatminkardı hayatım. İstediğim yiyeceği yiyerek, en sevdiğim müziği dinliyordum! Çıkışta bir siyah bira ve manyakça mutluluk. Sanırım hücrelerim halay çekiyordu zevkten!

Sokaklarda Alice gibi geziyordum. Bazen heyecandan kalbim büyüyor, bazen de ufacık olup kilisele sıralarının ardında provaları dinliyordum. Bir sandwich ve bir elma ömrüm boyunca öyle lezzetli olmamıştı. Hele Victor'un Londra'ya geldiği günler...... Victor, canım dostum. 

Victor'la bir tek gün daha Londra sokaklarında olmayı ne çok isterdim.... Bu ay onun doğumgünü. Eğer yaşasaydı elli yaşını aşmış bir adam olacaktı. 

Bugün baharın ve Victor'un anısı taptaze. Müzikle teselli bulduğum, Londra'yı delice özlediğim tuhaf bir sabah. Kendimi müzikle İngiltere kırsalına yollamak isterdim. Çok isterdim....



KARANFİL

 


Kızlar aradı dün, Zeplin'e davet ettiler. Gittim. İyi de oldu, saçma sapan şeylere gülüp kafayı boşalttığımız iki saat hepimize iyi geldi. Dönüşte markete uğradım. Karanfil aldım kendime. Ne zamandır bir karanfil istiyordum, kokusunu çok severim. Sonunda aldım.

Annem çok gülüyor halime. Farkında bitkilere sardırdığımın. Ama iyi geldiğinin de farkında bence. İnsana toprakla uğraşmak sahiden iyi geliyor. V. bile hissediyor bizim balkonda sihirli işler döndüğünü. Hep oraya gitmek, oradan bir bitkiye dokunmak derdinde. Ona kardeşiyle ikisi için bir bahçe yapabileceğimizi söyledim. Bu hafta işimiz bahçeyi düşlemekti, önümüzdeki derse o bahçeyi gerçek kılacağız yavaş yavaş.

Aslında tüm güzel şeyler yavaş yavaş oluyor, birden bire değil. Ya da her şeyin kendi ritmi var. Bizim paşa gönlümüze göre işlemiyor sistem diyelim.

İşte şu aşağıda gördüğünüz V. nin bahçesi. Birlikte çizdik. Hatta ayak izlerimizi bile çizdik!


İkimize de iyi geldi sanırım. Çünkü uzun bir çalışma oldu. Bitsin istemedik. Dağlar, tepeler, nehirler, yoga yapan hayvanlar ve çiçekler, kelebekler... Aklınıza gelebilecek pek çok şey vardı bahçemizde. 

V. ile çalışırken sadece öğreten olmamaya, aynı anda çocukluğumu devreye sokmaya ve onun yaşlarındaki Elvan'a alan açmaya dikkat ediyorum. V. erken olgunlaşan bir çocuk olsun istemem, aksine çocukluğunu doya doya yaşasın isterim. Mümkün olduğunca öncelikle ona ve sonra ikimizin çocukluğuna alan açmaya gayret ediyorum.

Şimdi ard arda iki çiçek paylaşacağım ki, nasıl bir ruhla zaman geçirdiğim daha iyi anlaşılsın. İlk çiçek bir masal kitabından, diğeri ise ona bakarak çizildi. Bilin bakalım kimin eseri?


Hikayede bir çiçeğe gönlümü kaptıran narin bir kelebekten bahsedilir. Kelebek, ona dokunmaya kıyamazken diğerlerinin yani arıların, böceklerin ona nasıl da teklifsizce yaklaştıklarını izler... Ve bir gün çiçeği kocaman bir inek ezip geçer! İşte kelebeğe kalan budur, yas tutmak!


Ezop'dan bize gelen bu hikaye ne der? Seviyorsan koş! Çünkü hayat sonsuz değil.... V. için yas ve üzüntüden uzak masalsı bir dünya değil, içinde bol sevgi, bol oyun, bol ruh olan sahiciliği içimize iyi gelen bir alan yaratmaya ve o alanda birlikte soluk almaya gayret ediyorum. Birileri çiçeklerimizi ezmeden bol bol koklamalı, sevmeli, sarıp sarmalamalıyız mesajını vermek istiyorum. Hem ona, hem kendime. Yoksa elbette çiçek ölecek ve elbette yas tutacağız. Sevmek acıtır. Ama sevememek daha çok acıtır.


Benim kadar şanslı mısınız bilemiyorum. Elbette etrafınızda sevilmeyi bekleyen canlılar vardır. En fenası benim gibi marketten bir karanfil alıp, onu seversiniz. Yeter ki mavi kaplanlarla*, kırmızı balıkların birlikte yüzebildiği havuzlara inanmaktan vazgeçmeyin.


*Ben bir havuz çizdim ve etrafına çiçekler. V., havuzun sınırları içinde kalan kaplanı maviye boyamak istedi. Neden dedim? Balıklarla daha kolay arkadaş olması için dedi. Bilmem anlatabildik mi?


6 Mayıs 2022 Cuma

DİLEĞİMİ KAYBETTİM, HÜKÜMSÜZDÜR.

 



Hıdrellez'in gerektirdiği tüm ritüellerle donatılmış, neredeyse eksiksiz hatta Ekin Atalar'ın google bilgisiyle lüzumumdan bile ötede enfes bir kutlama yaşadık. Roksan'ın mutlu kahkahaları, Ekin'in börekleri, pahalı eriklerimiz ve kırmızı keseciklere koyduğum bozuk paralarımızla yetinmedik; kağıtlara dileklerimizi yazıp, yelkenliler yaptık! Çikolata kağıdından balonlarla suya, Hızır ve İlyas'a teslim ettik.

Peki ben ne diledim? Dileğim ezberdendi, çünkü kalbim konuşmuyor. Benim asıl arzum nedir, bilmiyorum...

Etrafımdaki insanlar yalnız olduğumu düşündüklerinden bana bir eş diliyorlar. Sevgili, koca her ne ise ondan. Acaba ben bunu samimiyetle istiyor muyum? Sanmam.... Ben sadece mutlu ve huzurlu olmak istiyorum. Bu arayışıma engel olmayacak bir adama evet, ama beni zora sokacak birine hayır! Ve risk almak istemiyorum. O halde yalnız değilim, seçilmiş bir tek başına olma hali benimki. Demek ki adam dileğim kocaman bir yalan! Onu geçiyorum.

Peki deniz kıyısında bir ev? Ondan da pek emin değilim. Bana iyi gelecek şey sahiden suya bakarak uyanmak olabilir mi? Boğaz'ı sevdiğim doğru. Yine de isteklerimin madde dünyasındaki yansımaları beni tatmin etmeyecek, içten içe bunu çok şiyi biliyorum.

Beni asıl, derinlerdeki arzum ne? Ne???? 

Kalbime beton dökülmüş gibi. Sanki hissetme sinirlerim alınmış, ne kadar istesem de huzur ve mutluluk hislerini algılayamıyorum. Keder, acı, öfke dersen iki katı! hayattan zevk almadığım, şimdiki zamanın içinde dekor kurup içine yerleştiğim bir gerçek.

Külçe külçe altınlar, o bu şu değil ihtiyacım. Huzursuzum, derinden gelen dip bir mutlu olma korkusu. 

Sanırım bitsin istiyorum. Bir ağacın dibine örtümü serip, bir şişe şarabımı açıp, sandwich geveleyerek müzik dinlemek, hatta rüzgarı dinlemek ve uzaktan gelen derenin sesine kulak kabartmak.... Çinli bilgenin anlattığı gibi aslında bütün istediğim bu.... Harun'u özlemem, çocukluğumu özlemem, mandalinalara ağıt yakmam ve denizlere , Londra'ya hasretim hep bundan..... Kendimden çekip gitme arzumdan.




5 Mayıs 2022 Perşembe

5 MAYIS!

Günaydın, 

Bayramdan çıktığımızda olsa gerek, içimden iyi haftalar demek geldi. Oysa çok iyi biliyoruz ki bugün Perşembe ve kafalar, duygular ortaya karışık! Çünküuuu  Hidrellez, çunkuuuu FED açıklama yapacak....

Kabul etsek de etmesek de bunlr bizi bağlar. Her olay bir digerini bağlar. Ama ne kadar? Orası bilinmez.

Tedirgin bı sabah olduğu kesin. İnci ameliyat olacak bugün, Jasmin'den henuz ses yok. Teyzemi ziyaret edeceğim. Yarın bı ton isim var Kadıköy'de vesaire vesaire.

Neyse, Hidrellez güzeldir. Yine de güzel şeyler fisildayalim güllere. Sağlıklı bir beden, huzurlu bir zihin, seven ve sevilen bir ruh mesela!

Londra'ya yakın bir kır evi, Korfu'da yazlık, Toscana'da bağ! Olmaz mı?🤣😂 Öperim sizi.

4 Mayıs 2022 Çarşamba

YERSİZ, YURTSUZ VE FİLTRESİZ




 

En yakın dostlarımdan ikisi mutsuz, biri ölü, diğeri hasta! Başka da kimsem yok! Tabii ailem var; annem, kardeşim, teyzelerim, dayılarım, kuzenlerim ve hatta yeğenlerim bile var. Yine de onların derin mutsuzluğuyla halleşemiyorum bazen. Sanki başa çıkamadığımız bir çığ gibi büyüyor endişe bulutlarımız. Pastalar, şaraplar, sofralar, eski güzel hatıralar. Artık ne varsa aklıma gelen, paramın, gönlümün yettiği her numarayı çeviriyorum yüzleri gülsün, yüzümüz gülsün diye. Bazen yetebiliyorum, kimi vakit eksiğim. Kabullenmekte zorlansam da her zaman hikaye şöyle bitiyor: cüzzi ve külliyi ayırarak.

Başka çare de yok zaten. Yaz sıcakları basmadan Sapanca'ya, Fatih'e ve Konya'ya gitmek istiyorum. Annemi de götürmek niyetindeyim. Pandemi inancımızı, bağlarımızı, umudumuzu aşındırdı. Yeniden evimizi, içimizi temizlemek, dayayıp döşemek, lazım olanı gereksizden ayırmak kaçınılmaz. Yoksa tortu gibi birikiyor umutsuzluk, korku ruhun dibinde.

İşte bu yüzden, yersiz yurtsuz ve filtresiz bir Elvan paylaşmak istedim Ramazan Bayramı biterken. Kısa saçlarım, kendince yüzüme yerleşen kaz ayaklarım, ailem, vazgeçişlerim, endişe ataklarım, tutunduklarım ve kabullerimle bir bayramdan daha ayrılırken yüz yüze olalım istedim, buradayım demek istedim.

Keşke sen de konuşsan:)


SÜPER PRENSES



Ben ona böyle diyorum. Çünkü yaşamak için bebekliğinden itibaren mücadele etmek zorunda kalan bir insana başka ne denir bilemiyorum.

Kanser. Üç defa kanser atlattı. Dört büyük ameliyat, uzun tedaviler, tek başına verilen mücadeleler. Ve nihayet sevdiği adamla ve elleriyle yaptıkları evlerinde çok da mutluyken bir korku daha. 




Ben bugün o iyi olsun diye dua edeceğim. Bu yazıyı okuyan sizlerden de rica etsem? Jasmin yine kazansın diye dua eder misiniz benimle?

Lütfen.

3 Mayıs 2022 Salı

SAMİMİYET




Önce görüntün gitti. Sonra sesin, kokun ve en nihayetinde hatıralarımız bulanıklaşmaya başladı. Zihnim idrak etmiş, olanı olduğu gibi kabul etmişti. Sorun zihnim değil, onun eremediği, göremediği yerdeydi; kalbimdeydi. 

Kalp kırıklığı yaşıyordum. Gökyüzünden bana uzanan dalları tutmaya gücüm yetmiyorsa, başıma gelenlerle hakkıyla savaşamıyorsam bunlar hep kalbimi kırmış olman yüzündendi. 

Sana göre uzak durmuş, kılıma zarar vermemiştin, bana göre şehri üzerime devirip, yetmeyince yıkıntılar üzerinde tepinmiştin. Ölecektik en nihayetinde.

Geçmeyen kalp ağrım, donup kalmış hayatım ve hızla akan zamandan bayram mesajımdır sana: berbat bir bayram olsun!

KIŞ GİBİ BAHAR

 


Laleler hızla solmuş. Bir haftada değişmiş parkın havası. Yine de birkaç gün bile olsa güzeldi. Erguvanlar hızlı dökülecek. Hiç iyi gelmez yagmur onlara. Olsun. Bu sene tohum çimlendirme çalışmalarımda erguvan da var. Tutarsa yaşadık!

Bizim ev soğuk bu sabah. Theodora da, ben de üşüdük. Giyinip evden çıkacağım tabii ama nasıl???

Bayramdi di mi? İkinci güne geldik bile. Umarım iyi geçiyordur. Bizde bildiğiniz gibi kahvaltı sofrası vardı. Sonrası kahve, sohbet falan. Bugün de büyüklerimiz gelir anneme, bol bol gürültü patırtı. Hem hoşuma gidiyor, hem zorlanıyorum. Birgün olmayacak ya, o içini burkuyor insanın....

Neyse, hüzünlü olmayacağım. Mutlu olacağım bugün. Siz de olun. Hala buradayken mutlu olun. İyi bayramlar.

1 Mayıs 2022 Pazar

BİR KEDİ, BİR KADIN...



Her şey aniden başladı. Bir kedi, bir kadın, pencerenin dışında bahara durmuş ıhlamur ve orta kalite bir fincan kahve. Aralarındaki birlik dışında tutunacak birşeyleri kalmamış, boşlukta sallanıyorlardı. Onlara baktım, baktım. Tanıdık ve tanıyamadık özelliklerine dikkat kesildim. Kediyi bir çocuğun düşleriyle boya fıçısına daldırıp, bahçeyi sarıya boyadım. Kahveyi İngiltere'den aldığım fincana döktüm. Kadının saçlarından nefis bir günbatımı koydum gökyüzüne. Ihlamura dokunmadım. O zaten hep tamamdı. 

Eksiklenmek insan işiydi.

Ağacı bilge saydığımızdan ayrı bir yere koymuştuk, ayırdığımızdan değil. Sıcak renkler seçmiştim hayal hayatımıza. Serçelerin yavrulama zamanıydı. Onların cıvıltısıyla doluyordu sabahlar.

Bir kedi, bir kadın ve bir fincan kahve oldu kutsal birliğimiz, birden bilebildiğimiz, şimdilik.