30 Ocak 2009 Cuma

Aşk-ı Memnu

Sıkıntıdan televizyon kanalları arasında hoplayıp zıplarken, bir dizide kilitlendim dün akşam; Aşk-ı Memnu! Sahne şöyleydi: yıllar sonra eski sevgilisi ile karşılaşan kadın, olabildiğince sakin bir tavırla bir kaç kelime ettikten sonra, adamdan uzaklaşırken, kendisine "kimdi o?" diye soran çocuğa cevap verir: "eski bir hayal kırıklığı!"

Ne var bunda diyecek olursanız, aslında ilk kez duyduğum bir laf değil. Sadece ilk kez ne demek olduğunu anladım. Çünkü son aylarda etrafımdaki pek çok kadın için hayatlarındaki erkekler tam bir hayal kırıklığı! Ama nasıl oluyor ve bir zamanlar hayatımızın anlamı olan, bir an gelip hayal kırıklığımıza dönüşüyor? Biz bu dönüşüm sırasında, hangi virajda savrulurken kaybediyoruz yan koltuktaki şahsiyeti? Arabaya binerken aynı yere gideceğiz diye anlaşmamış mıydık?
Bilmiyorum, bilemiyorum.. Çünkü ben o kadar uzun süre dayanabilenlerden değilim. Ne zaman kendimi veya karşımdakini ilişkide hayal kırıklığı olarak algılasam, hemen kaçmayı ve sıfırlanarak yeniden başlamayı tercih ettim. Kendini son sürat giden arabadan atanlardanım ben.
Ya siz? Hala arabada mısınız? Elbette bu da bir seçim. O zaman arada bir hız kesip yan koltuktaki insana bakar mısınız lütfen; belki acıktı, belki midesi bulanıyor? Sadece yan yana oturuyor olmak vicdanınızı rahatlatmasın, ona borçlusunuz. Ondan sorumlusunuz. Çıkartın cebinizdeki haritayı ve kafa kafaya verin, hala aynı yere mi gitmek istiyorsunuz? Yola çıktığınız andan itibaren beklentilerimiz her virajda değişirken, ne kadar paralel kalmış hayalleriniz birbirine? Of of, uykum olmasa ne çok devam ederdim ama...

O sıradan dizi bana buna benzer şeyler düşündürdü. Araba bir ağaca toslamadan atladığım için çok şanslı hissettim kendimi. Ki ben uçurumdan atlamıştım ve paraşütüm de açılmamıştı! Velhasıl kıçüstü oturmuştum:))

Son olarak, bende büyük bir laf etmek isterim kendimce: Yıpranan her şey atılmalı. Buna duygular da dahil!














4 yorum:

kelebeklerözgürdür dedi ki...

:) bayağı zamandır ilk kez katılmadım sana :)) - aslında sadece son cümleye katılmadım, gerisinde i do perfectly agree with you.- ama yazı çok güzeldi yine...uykun olmasaydı kimbilir daha nerelere giderdi konu...

şimdi sevgili rapunzel..diyorum ki acaba yıpranan herşey sahiden atılmalı mı? elbette gerçek yaşamdan söküp kendi iç topraklarımıza ekip sonra da sadece gözyaşıyla falan suladığımız o fanus çiçekleri (veya onlar küçük prensin baobapları gibi öyle göz açıp kapayıncaya gezegenimizi saran zararlı bitkiler mi diye de düşündüm bir an)..neyse elbette o fanus çiçeklerini veyahut baobapları söküp atalım...ve fekat diyorum ki...yıpranan herşey atılmamalı...onarmaya değer şeyler de olabilir...insan bir döneminde ihmal etmiştir, veya kendisi gözü gibi bakmıştır da karşısındakiler hoyrat davranmış yıpratmıştır o şey her neyse...bence bir gözden geçirmeli kişi, biraz daha düşünmeli...iyi karar vermeli...fazlalık mı, bir daha iflah olmaz mı, yük mü olur kişiye, engel mi olur, yoksa yamalarıyla veya yapıştırılmış çatlaklarıyla eskisinden daha farklı bile olsa halen özde o bir zamanlar sevdiğin, sevdiğin için yanına aldığını bildiğin şey diye durmalı mı hayatının bir yerlerinde...

Fortunata dedi ki...

Sevgili Külkedisi, bu yazının ana teması atmadan7vazgeçmeden evvel iyice bakın idi. Çünkü yıpranmış şeyleri restore edemez isek - ki aslında ben daima konservasyondan yanayım:)),böylece daima sağlam kalır ilişkiler -, gözümüzün önünde yitip gidişlerini izlemek çok acıklı. İnsan bunu kendine yapmamalı. Hele karşısındaki insana asla yapmamlı. O insan ki bizim yola çıktığımızı kişi ise bir değil, bin kez düşünmeli. Fakat tükenmişliği görmezden gelmek de büyük hata kanımca. Ve başka hataları doğuran bir şey. Hepsi bu:)) uyumasam da döndür çevir bu kadar idi zaten:))

Adsız dedi ki...

bazen tükendiğini düşündüğün anda aslında yeniden birşeyleri farkediyorsun.yılalr önce psikiyatriste gitmiştim tükenmişlik sendromu teshisi koydu.yarım kalan herşeyi bırak,seni yoran herşeyden uzaklaş.tam tersini yaptım.hayat mücadeledir.devdiğini kazanma mücadelesi..

Fortunata dedi ki...

Sevgili Eczaneci,keşke herkes bunu anlamış olsa... Biz farkındalığımızın tadını çıkartalım ve onlar için de iyi şeyler dileyelim derim:))