25 Ocak 2009 Pazar

22 Ocak Rüyası.

Bunca zaman sonra buradasın, rüyamdasın! Ne bir öfke, ne de en küçük bir dargınlığım yok sana. Öyle yaşamamız gerekiyordu, biz de öyle yaşadık.
Yüzüme bak lütfen. Sadece özlemişim, çok ama çok özlemişim. Sana sıkı sıkı sarılmak dışında hiç bir isteğim yok. Ben bile inanamıyorum bu içimdeki duyguya.
Senin hiç bilmediğin bir evimizin kaleye bakan odasındayız. Önce gündüz, sonra Ay var gökyüzünde; turuncu, batmak üzere ve bulutlara saklanmış. Bize benziyor.
Pencereden bakıp, denize gitme hayalleri kuruyoruz. Aynı denizi mi düşlüyoruz? Şaşkınız, biraz yabancıyız hatta. Sen şişmanlamışsın ama yakışmış. Saçların ne kadar yumuşak; tuz kokuyor. Lütfen ağlama, birbirimize borçlu değiliz, her şey geçmişte kaldı. Bu sadece bir rüya... Benim rüyam.

Gece bizi örtüyor. Örtmek istediğimiz her şeyi örtebilir. Gece utançlarımızdan daha güçlü. Utanma artık. Sabah bu evden çıktığımızda herkes gerçeği öğrenecek! ( Ya da en azından ben bu gerçekle uyanacağım... ) Fakat hazır değilim ve ben hazır olmamak ne demek şimdi anlıyorum... Ama bu bir rüya...
Sadece özlediğimi itiraf edecek cesaretim olduğu için rüyamdasın. Yeni bir başlangıç için değil. Hadi git lütfen, benim uyanmam lazım. Yok yok dur, bir kere daha sarılmak istiyorum. Doğumgünün kutlu olsun.... Veremediğim tüm hediyeleri hayat versin sana...

2 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

Sevmek sanırım ilişkiyle doğru orantılı değil..Daha evrensel birşey..Bir kez sevdiğin birini ömrün boyunca sevmeye devam edersin. Evrenin adaleti de geride olsalarda, onları severek geride bıraktığımızda başlıyor.Doğum gününüz kutlu olsun..:)

Fortunata dedi ki...

Kesinlikle sana katılıyorum. Biliyor musun, yogayı bir seri hareket olarak tanımlamakta ısrar edenler bizim bütün bu farkındalık çabamızı ıskalıyorlar. Ne yazık!