Er ya da geç olacaktı. Gün gelecek sevdiklerim tarafından un ufak edilecektim. Parça pinçik kopartacaklardı etimi, tek tek kırılacaktı kemiklerim. Bedenim ruhumdan sıyırıp lokma lokma atılacaktı köpeklere. Olmasın diye direndim, boşa kürek çektim. Ne derin bir büyüklenmekti bendeki
Vah bana, vahlar bana....
Zamanla çocukluk masallarının tutsağı oluyor insan, birden fazla anlama gelen kelimelerle yazıyor geleceğini. Başkalarının cümleleriyle yontuluyor içine girip huzur bulamayacağı saraylar. Kumdan kalelerde denizin ve güneşin tadını çıkartmak yerine, tek heceli mutluluklara sırtını dönüp sonsuzluk ateşinde donuyor taş odalarda.
Ben İbrahim değilim. Değilmişim. Putları kırdığımı sanıyordum, oysa mabedin en büyük putuymuşum! Balta omuzumda diye put kırıcı sanmışım kendimi. Kardeşim baltayı alıp kalbime saplayana kadarmış İbrahimliğim.
İbrahim değilsem, eğer en büyük put isem, suçumu suçsuzluğumu kimden bileceğim? Peygamber değil, put kırıcı değilsem put olduğuma nasıl ayacağım? Hadi aydım diyelim, insanlığa, kulluğa ne vakit teslim olacağım?
Ben, benden içeri durana bu ömürde varır mıyım, yoksa yolda uyur muyum?