16 Ağustos 2016 Salı

BAK BANA






Kendi küçücük dünyamızdan bakınca uğradığımız haksızlıklar nasıl da büyüyor gözümüzde. Kimse bizi duymuyor, görmüyor.. Şansa yaşadığımız fani dünyada sadece bir kaç saniye için ,bizi anladığını ifade eden bakışlarla karşılaşmak istiyoruz. Anlaşılmak arzusu öyle yakıcı, öylesine durdurulamaz ki..
 
Oysa, bizi anlamasını istediğimiz insanların kapısında günlerimizi harcarken, zamanında fazlasıyla anlaşılmış olduğumuz o çok kıymetli dakikaları unutuyoruz...
 
Zarife anneannem, gözleri bana Cezayir menekşesini hatırlatan, mum çiçekleri gibi kokan anneannem. O anlardı; dokunuşu, öpüşü, bakışıyla " seni doğduğun günden beri tanıyorum, biliyorum, anlıyorum" derdi. Şefkati sonsuz, merhameti tüm kasabaya yetecek kadar boldu..
Ben onu sevdim. Ama anladığımda ölüm döşeğindeydi.. Ona hiç onun bana baktığı gibi, anlayarak, bedenin ötesinde, bakamadım...
 
Hepimiz anlaşılmak istiyoruz. Birileri tarafından ve diğerlerini görmezden gelerek. Olmadık insanlara odaklanarak...
Kör ruhlarla arıyoruz, bulduğumuzda tanıyamayacağımız kişiyi... Yazık.

Hiç yorum yok: