12 Ağustos 2016 Cuma

AÇ KOLLARINI ÖLÜM

 
 
Patanjali'nin sutralarını okuyorum. Bir tür yaz ödevi diyelim. Yoga sutralarını okudukça, hayatın akışına dair söylenmiş ve belki de söylenebilecek en iyi, en eski tavsiyeler olduklarını düşünüyorum.
Milyonlarca insanın gezegendeki yolculuğuna rehberlik etmiş cümlelerden oluşan sutralar, insanı hakikate ve saadete götüren yolun işaretleri gibi! Sutralar derin düşüncelere dalmak ve hayatı ezel ve evvel kavramlarıyla beraber değerlendirmek adına altın fırsat sanki. Elimdeki metin ilerledikçe sorularım azalıyor, bildiklerim konusunda kuşkularım artıyor... Mesela etrafımdakilerin ve utanarak söylüyorum zaman zaman da kendimin "ben bilirim" havasını anlayamıyorum... Öyle ya da böyle gideceğimiz yer bir avuç toprak!
 
Bugün bir cenaze var. Cenazeler ölümü seyretmek, kalan ömrün anlamını tekrar gözden geçirmek adına düzenlenen törenler... Neredeyse her inançta mevcut. Bana kalırsa sadece ölümü değil, İçimizdeki ölmüş parçaları da yolcu etmek için bir fırsat...
 
Kendimi bildim bileli tanıdıklarımın cenazelerinde bulunmaya özen gösteririm. Bir bebeğin doğumunu kutlamak kadar anlamlı gelir bana cenazeler. Çünkü yolculuğa çıkan kişi tıpkı bir bebek gibi yıkanmış, tertemiz bir bezle kundaklanmıştır. O da tıpkı bir bebek gibi nereye gideceğinden habersizdir. Bu kez ona kucak açan ana, Toprak Ana'dır... Sonunda, yaşamı boyunca bilerek veya bilmeyerek, çoğu zaman umutsuzca aradığı bir ve bütün hissetme haline nihayet hazırdır insan... Hiç olmazsa beden, tam da olması gerektiği gibi çözülecek, toprakla birleşecektir.
 
Ya ruh?
 
Ben her cenazede içimdeki kırık dökük anılardan bazılarını gömerken, hiç farkına varmadan, en kadim kaybımın da üzerini eşelerim..  Hala orada mı diye bakmak isterim... Neden hala eksik hissettiğimi düşünürüm... Aynı zamanda da hayata tutunmak için gayrete gelirim. 
 
İnsanın ait olma arzusu ne kadar yakıcı, nasıl da hazin... Musalla taşına bakarken, tek başına olmanın barışılması zor sınavları gelir aklıma bir bir.. Giden için sevinirim; en kadim korkusuyla barışmıştır artık!
 
Gerçek sükunet!
 
Cenazeler bana er ya da geç çıkılacak son yolculukta yalnızlığın kaçınılmazlığını anlatır. Kalan ömrümün kıymetini fısıldar. Hala gökyüzünü seyredebiliyorken bunu daha sık yapmam gerektiğini anımsatır. En kısa tanımıyla faniliğimi yüzüme vurur.
 
Bir süre için beni edebe davet eder....
 

Hiç yorum yok: