4 Mayıs 2014 Pazar

HOLİSTİK MASAJ

Uzun zamandır, belki de babamı kaybettiğim günden beri zaman zaman depreşen hırçınlığım, yıllar içinde yerini küskünlüğe ve bastırılarak yok sayılan bir öfkeye bırakmıştı. Hayal kırıklıkları, yaşamanın başlı başına bir anlamı olduğunu unutarak depresif ve karamsar geçirilen günler gitgide azalırken, buna sevinemiyordum. Çünkü aynı zamanda içimdeki boşluğun günden güne derinleşmesini izliyordum.

Dipsiz bir kuyudan aşağıya yuvarlanırken omuzlarım kasılıyor, belim ağrıyor, boğazım kilitleniyordu. Diş doktorum "dişlerinizi sıkmayın" dediğinde ve bir kılıf kullanmamı önerdiğinde "ben dişlerimi sıkmam ki" demiştim. Oysa aşınan diş minelerim beni yalanlıyordu! Kısacası başa çıkamadığım şeyleri sevgili Pelin'in söylediği gibi kutulara doldurup ensemdeki rafa yerleştiriyordum. Fena da gitmiyordum ya, taa ki biri gelip kutuları devirene kadar!

Olan olmuştu. Etrafa saçılan şeylerin çoğundan hoşlanmadım. Yine de bir süreç başlamıştı ve artık onu yok sayamazdım. Ardımda kalan hayat ve önümde uzaman arasında tam on yıl sıkışıp kaldım. O sürede yaşanan ilişkiler, alınan kararlar ve yapılan her iş zihnim ve bedenim tarafından halledildi. Ruhum, iki kat arasında kalan bir asansörde elektiriklerin gelmesini beklerken, hayat hızla akıp gitti...

Bedenim ve zihnim bu on yıl boyunca yollardaydı. Konya'dan ashrama, ashramdan asla başlanamayan bir doktora tezine, ev taşımalardan, imkansız hikayelere kadar pek çok şey oldu. En güzellerinden biri de kesinlikle yazmaya başlamaktı. Yazmak ruhum için yaptığım tek şeydi. Tabii zihnim tarafından ele geçirilmediği sürece... 
Bu süre zarfında tesadüf diye bir şey olmadığını, her yaşanmışlığın beni bir diğerine taşıdığını ve teslim olmak denilen şeyin aslında "bütünün hayrına olanı" dilemekten gayrı mana taşımadığını anladım. Elbette anlamak kabullenmeyi getirmedi. Azıcık da kabullenmenin kıyısında dolandım.

Şimdi dışarıda ince ince yağan yağmura bakarken beni tam da bu noktaya getiren hayata gülümsüyorum. Aklıma geldikçe omuzlarımı gevşetiyor, Külkedisi'nin vesile olduğu yoga dersleri için, beni rüzgarla tanıştıran ve iç denizlerimde yüzdüren Erol Hoca için, Adnan kardeşimin hediyesi Mesnevi için, Piri Altuğ Reis ve ailesi için, kedim Ada, Burhan Bey, Muse, Süper Prenses,ailem ve bana iyi kötü katkıda bulunan herkes ve her şey için minnettarlık duyuyorum. Demir'in doğumu, Victor'un ölümü, hayatımın en önemli aşk hikayesinin fos çıkışı ve hatta neredeyse sağlığımı kaybetme noktasına gelişim demek hep bu an içinmiş diye seviniyorum.
Asıl önemli olan şimdi, bundan sonra ne yapacağım? Önümde açılan bu koskocaman pencereden belime kadar sarkıp "hey arkadaş gel sana masaj yapayım!" diye bağırmak istiyorum. Artık şifalanmak ve şifa vermek için beklemek istemiyorum. Hepimizi kucaklayan evrenin küçücük dokunuşlarla ve isteyen herkese açık olduğunu anladım. Bunu benden esirgeyen, yoluma "daha hazır değilsin!" diyerek set çeken ustamı bile affettim. Demek ki bu çıkışı ona rağmen bulmam gerekiyormuş!

Holistik Masaj inanamayacağınız kadar yumuşak, rahatlatıcı ve küçücük, yumuşacık bir şey. Dudağınızın ucuyla bir bebeği öpmek gibi. Hani onu öpücükten bile korumak ister ya insan tam olarak öyle birşey.  Hepimizin şifalı otlar, spor salonları, meditasyonlar ve daha pek çok alternatif arayış içinde koşturduğumuz gezegende herkes ve herşeyle ilgili, insanı derin kuyulardan yukarı çekebilecek kadar güçlü, kolay bir uygulama. Kolay derken, masada yatana kolay, zira masajı uygulayan ciddi bir efor sarfediyor.

Bana ilk uygulandığında sadece hoşuma gitti. Çünkü zihnim asansörün kapısını aralamış ruhuma ne olacağını seyrediyordu. İkinci uygulamayı istemedim. Acaba neden korkmuştum?? 
Sonra olan oldu. Nasıl olsa bu bir eğitim diye sakince masaya uzandığımda Agi bana, Feri'nin gösterdiği şekilde masaj uygularken kriz geçirdim! Bir kelime beni tetikledi ve uyuyan güzelin yüz yıllık uykudan uyanması gibi acayip birşey oldu. Kahkaha krizine girdim. Kendimi durduramadım. Gülmekten gözlerimden yaş geldi. Kontrolümü kaybettim. Otobanda sürat yapan bir araç, bayır aşağı yuvarlanan taş ya da kocaman bir dalgayla dans eden küçük bir tahta parçası gibi, içten, korkusuz ve taşkındım. Evet, kelimenin tam anlamıyla taşkındım ve bu bana korkunç bir mutluluk verdi. Bütün iç organlarımın, özellikle kalbimin güldüğünü hissettim. Hücrelerim gülmeyi hatırladı. Kontrolü bırakmanın zevkini hatırladı. Hem de hiç beklemediğim bir anda!
Sonra olan oldu. Zihnim geri gelip aralanan asansör kapısını tam kapatacakken, ruhum ayağını kapının aralığına koydu! Artık bu kapının kapanmasına izin veremem. Holistik Masaj esaretimi sonlandırdı. İşte bu yüzden önemsiyorum.
Bütün bunları anlattım çünkü gerçekten paylaşmak istedim. Bu sihirli ve küçük dokunuşların gücünü hissedebilmenizi umut ettim. Düşünün ki en saf, en temiz duyguya bir anlık dönüş yaşamak bu; annenizin kollarında küçük küçük sallanmak, sevgilinizin kalbine kalbinizi yaslayarak iki kalbin atışını hissetmek gibi.

Ruhu iyileştirmeden bedeni iyileştirmek imkansız! Esir bir ruhla da yaşanmaz... Hastalanırız. Hastalanıyoruz. Bu yüzden bol bol kucaklaşmalı, öpüşmeli, hatta birbirimize sarılıp sağa sola ufak ufak sallanmalı. Kollarımız hayatı kontrol etmek için değil, sevdiklerimizi kucaklamak içindir. Bunu sık sık hatırlamamız iyi olmaz mı? :)





1 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

tekrar tekrar okuyorum, tekrar tekrar keyif alıyorum bu cümlelerden. Hücrelerin hatırladığı bu kahkahayı bir daha hiiiiç unutmasın diyorum ve seni öpüyorum.