14 Mayıs 2014 Çarşamba

GEÇ KALAN ADAM AHMET HAMDİ TANPINAR

Aylar önce aldığım, kendime geç kalmışlığım bir kez daha bumerang gibi gelip çarptığında nihayet raftan indirip okumaya başladığım kitap: Geç Kalan Adam...

Aklınız Doğu- Batı meselesine takılmış, ruhunuz geçmiş-gelecek hesaplaşmasına öfkelenmiş ve bedeniniz hayatla didişmeye fazla zaman ayırmaya başlamışsa bu kitabı okumanın tam vaktidir.

Buralarda, bizim şu an, tam da üzerine bastığımız topraklarda bir zamanlar edebiyat konuşan, edebiyat soluyan ve hatta tepeden tırnağa edebiyat olan insanların yaşadığını bilmek insanın ısınan ve hatta kora dönüşen kalbine su serpiyor. Bugün, burnumuza dayatılan her şeyden şiddetle tiksinirken, birkaç on yılla ne rakı sofraları, ne dost sohbetleri kaçırdığımı düşünerek kederleniyorum... İçelim Burhan Bey!

Çok geç keşfettiğim Fikret Mualla ile yine çok geç okuduğum Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ezber bozan ruh tanışıklıkları, bana hiç ait olmadığımı zannettiğim dünyanın, zamanı hiçe sayan azası olduğumu hissettiriyor. Bu ne ego derseniz, tevazu uzun bir tatilde derim.

Kitabı altını çizmeyeyim ki, tekrar okuduğumda tadım kaçması diye elime kalem almayarak, Adalet Cimcoz Hanımefendi'nin kıyafetlerini, Narmanlı Han'ın sanata boyanmış günlerini düşleyerek okuyorum. Okuyorum. Okuyorum. Yoksa yaşıyor muyum?

Yıllar geçtikçe nasıl da babamın kokusunu takip ettiğimi ve bunu hiç farkına varmadan yaptığımı görüyorum. Bize bırakılanlar sadece kaş göz değil, ebeveyn dediğin iyisi ve kötüsüyle ruhuna maya çalıyor insanın; baban gibi ağlıyor, annen gibi gülüyorsun...

Narmanlı Han, çocukluğumun cennetidir. Ard arda iki kitapta ( Romancı, Hakan Yaman'ın son kitabı olup, tavsiye ederim ) karşıma çıkmasını tesadüfe yoramadım. İçimden, benim de orada anılarım var, babamın dükkanı, o kocaman pembe yatak ve şaha kalkmış at heykeli hakkında yazmalıyım dedim. Noter bahçesinde oyunlar, girişteki dükkandan alına  takılar, Aliye Hanım'ın odasına bakarak hayale dalmalar... Ve yıllar sonra "demek oralarda Ahmet Hamdi de nefes almış öyle mi...." diyerek şaşırıp kalmalar.

Yazmaya geç kalmak, ruh tembelliği zannımca...  
Geç Kalan Adam tüm geç kalmışlara ve edebiyat severlere, hatta tarih ve İstanbul severlere, üstüne üstlük Batıya öykünüp kendi hikayesini dinlemeyi atlayanlara şiddetle önerilir.

Hiç yorum yok: