18 Temmuz 2010 Pazar

ÜSTADIN ŞAKİRDLE İLİŞKİSİ




Bir şakirdin üstad tarafından kabul edilmesi için zorlu imtihanlardan geçmesi gerekir. Evrensel düzeni garanti eden, şakirdin şakird olması, üstadın da üstad olmasıdır.Üstad, bilgisinden kaynaklanan belirli bir güce sahip olandır. Dhammapada der ki:"Su kemeri inşa edenler suyu diledikleri şekilde yönlendi­riyorlar, ok yapanlar oklara diledikleri şekli veriyorlar, doğra­macılar odunu biçimlendiriyorlar, hakîmlerse kendi kendile­rini denetliyorlar.

"NEYE EHİL OLMAK?


Zorluklara ve sınamalara karşı kendine hakim olmaya mı ehil olmak Geleneksel Hindistan'da, eğitimin tümü bu hakim olma olgusunun üzerine bina edilmiştir. Üstadına göre, her bir şakird gücün belirli bir biçimini geliştirmiş olur.Her tür "Hikmet, sahibine, şu veya bu konuya hakim ol­masının kaçınılmaz sonucu olarak kendine özgü gücünü ver­miştir. Hekim, hastalıkların ve ilaçların üstadıdır; doğramacı, odunun ve diğer malzemelerin üstadıdır; Din adamı, büyü sözlerinden ve ayinlerinden dolayı cinlerin ve Tanrıların üs­tadıdır. Bununla bağlantılı olarak, filozof-yogi kendi ruhu­nun, bedeninin, arzularının, tepkilerinin, tefekkürlerinin üs­tadıdır. Arzuların etkilediği düşüncenin hayallerini aşmış ki­şidir. O kesinlikle kaderin yetişemeyeceği bir yerdedir.Doğu'da, niteliği ne olursa olsun, hikmet titizlikle gizle­nen, nadiren ve sadece onu mükemmelce algılayacak yete­neğe sahip olan kişiye aktarılır. Belirli bir kapasiteyi temsil etmesinden öte, her şakird bununla birlikte nerdeyse sihirli bir güce de sahiptir. Hikmet, onu düzgün bir şekilde üstlen­meye yetenekli bir bireye aktarılır. Ehli olmayan bir ferde ak­tarılmasını hedefleyen bir öğreti felakete duçar olur."Buradan bir kaç sonuç çıkarabiliriz:-Bir yandan, herkes bir tür hikmete veya üstadlığa ulaşa­bilir. Üstelik Bhagavad Gita'nm öğretisi şunu söyler: Şakird hazır olduğunda üstad gelir. Bu da içkin bir adalete kavramı­nı belirtmektedir, herkes ihtiyacı olanı alır.-Öte yandan, taşı işlemek veya duygularını kontrol etmek için hikmet gerçek bir güç vermektedir."Üstada hizmet ederken ve ona sihirbaz, din adamı, mün­zevi, hekim veya çömlekçi işinde yardım ederken, şakird yavaş yavaş sürekli bir uygulamayla teknikleri öğrenir, oysa te­ori, kılavuzların derin araştırmasıyla tamamlanmış şifahî eği­timle öğretilir."Ancak şakird için gereklilikler böyleyse, ÜSTAD için daha hafif değildir:"Guru'nun ahlakına ve tutumuna gelince, öğretileri ve ha­yat biçimi arasında mutlak ve gerçek bir uygunluk bulunma­sı istenir; bu tür benzerliklerin, Batı'da ancak bir rahip veya bir papaz'da bulunması ümid edilir."Böylece ŞAKİRD üç fazileti geliştirir:


YÜREKTEN BAĞLILIK, ARAŞTIRMA, HİZMET


Bunlar şakirdte hareketin üçlü motorunu hızlandırırlar: İçsel bir ahengi tekrar yaratmaya çalışan nefs, ruh ve beden başka bir deyişle kalp, kafa ve eller; çünkü üstad, sahip oldu­ğu bir yeteneğine abartılı bir şekilde hayranlık göstermeden şakirddeki eksikliği tamamlamaya bakar.Eğer üstad-şakird ilişkisini doğal süreçle karşılaştırmak istiyorsak, şunu söyleyebiliriz ki üstad bahçıvandır ve şakird de tohumdur. İlk önce üstad tohumun cinsini, nereye ve ne zaman ekilmesi, nasıl sulanması gerektiğini bilmeli, yani şa­kirdin potansiyel olarak taşıdığı ağacı görmelidir.Tohum bahçıvanın eserine güvenmeli ve verdiği besini kabul etmelidir; bu da bilginin alınması karşılığında gösteri­len yürekten bağlılığı temsil etmektedir; sonra da gelişebil­mek için gerekli olan özü alabilmek için onu sindirmesi gere­kir; bu da ilkeleri sorgulamadan araştırmakdır; süreç tamam­landığında, hizmet, Epiktet'in koyunlarının yününe ve sütü­ne eşdeğer olan tohumun büyümesiyle belirlenir. Ancak özümleme kapasitesinin sınırlı olması sebebiyle, bir bahçıvanın tohumu her gün sulaması gibi bu süreç de her gün de­vam etmelidir.Üstad-şakird ilişkilerini kesen ve onu öğretmen-öğrenci ilişkisiyle değiştiren modern topluluklarda aralarında ilişki bulunmayan ve insanı parçalayan üç kurum meydana gel­mektedir: Kafası, kısır entellektüalizmli üniversiteler tarafın­dan; kalbi, dinî tarikatlar tarafından; elleri, onları robotlaştıran siyasî partiler tarafından alınmıştır. Böylece karşımızda bir varlık değil de sürekli çatışma içinde tükenen eksik üç parça bulunmaktadır

Hiç yorum yok: