3 Temmuz 2010 Cumartesi

Dün gece Haliç sefası sona erip, yatağıma ulaştığımda hocamı bir kez daha sevdim. Çünkü ben orada pereme nedir diye anlatmaya çalışırken, tam yanımızdan geçen kıçtan takma motorlu saltanat kayığı ne yapmaya soyunduğumu bir kaç saniye içinde anlattı! Ben "hadi kürek çekelim" diyorum, siz bana "mazot nereden alınır?" diye soruyorsunuz.. Saltanat kayığı kıçtan takma motorlu olmaz, olursa o kayıkta saltanat olmaz...
Beni neyin beklediğini anladım: kaçmadan, sıkılmadan mazot satılan yeri bilmediğimi söyleyeceğim. Akıl almak ya da satmak niyetinde olmadığımı anlatmayacak, göstereceğim. Kilidini kendim açıp kapattığım prangamdan memnun, kürek çekeceğim. Ne demişti İhsan Oktay Anar? "Susmak, belki de gerçeği anlatmanın tek yoluydu...."

2 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

son zamanlarda görüyorum ki, susmayı başarmak benim için en zor olan şey. boşluk anlarına dayanamıyorum. oysa susabilsem belki, ne belkisi kesinlikle, herşey daha iyi olacak. başarabildiğim anlarda ummadığım şeyler karşıma çıkıvermişti, hiç çabalamadan. harika bişey biliyormusun, didinmeden yaşamak...hele benim gibi habire didinen, tırnakları ile durmadan tırmalayan biri için. hadi gel, kendimizi evrenin dalgalarına bırakalım, bizi alsııın götürsün nereye isterse.....

Fortunata dedi ki...

Vallahi insan susmayı becerdiğinde hayattaki diğer sesleri de duyuyor aslında. Anlamsız vızıltılar anlam kazanıyor. bence yapabiliriz. dalga geliyor Guguk kuşu, atla üzerine!