30 Haziran 2010 Çarşamba
29 Haziran 2010 Salı
HAYATIMIN EN GÜZEL HAZİRAN AYI...
27 Haziran 2010 Pazar
MATRUŞKA: RAPUNZEL'İN İÇİNDE ALİCE SAKLIYMIŞ BİLİYOR MUYDUNUZ?
25 Haziran 2010 Cuma
AMPHORA
23 Haziran 2010 Çarşamba
23 HAZİRAN 2010, SAAT 07:30
KAYBETTİĞİM VE KAYBETTİĞİMİ SANDIĞIM HERKESİN VE HERŞEYİN ASLINDA HALA BENİMLE OLDUĞUNU BİLİYORUM. ONLARI BİR SABAHTAN DİĞERİNE TAŞIDIĞIMI DA BİLİYORUM. SADECE YAĞMURLU SABAHLARIN YARATTIĞI FARKLA, BAZEN BUNU SADECE BİLMEYİP FAZLASIYLA HİSSEDİYORUM. O ZAMAN HAYAT DAHA ANLAMLI AMA DAHA ZOR OLUYOR SANKİ.…
BABAMI, ZARİFE ANNEANNEMİ, NACİ’Yİ… ÖZELLİKLE ONLARI ÇOK ÖZLÜYORUM. ÖZLEMİMİ BESLEYEN YARIM KALMIŞLIĞIMIZ MI BİLMİYORUM. OYSA BİRBİRİMİZDE SÜRDÜĞÜMÜZ MÜDDETÇE YARIM MIYIZ? YARIM NEDİR? BENİM BİR PARÇAM DEĞİL MİDİR? O ZAMAN BEN YAŞADIKÇA O DA YAŞAYACAK; BAŞKA BİR YERDE NEFES ALSA, HATTA BAŞKA ALEMDE OLSA BİLE…
ÖLÜ YA DA DİRİ ONLARI ÖZLÜYOR VE SEVİYORUM. GELİŞİMİMİ, YAŞAMA SARILMAMI BALTALADIKLARINI BİLİYORUM. ONLARI BIRAKMAM GEREKTİĞİNİN DE FARKINDAYIM… AMA BOŞ BİR KALPLE DEVAM EDEMEM. BOŞLUKLAR KORKUTUCU...
22 Haziran 2010 Salı
20 Haziran 2010 Pazar
ÖĞÜTLER: AYNALARINI KIRMA, RUH EŞİ SAÇMALIĞINA KANMA!
18 Haziran 2010 Cuma
MEDİTASYON
Yoga defteri tutmaya başladım. Belki de bu yüzden artık yogaya dair deneyimlediklerimi, paylaşabildiğim kadarını ashram sayfasında yazmayı tercih edeceğim. Sizi de beklerim: http://www.gurudwaraashram.com komün sayfasına girerek ve orada benim blogumu bulacaksınız.
Yıllarca yoga yapıp, ağaç duruşunda topukları dışında tabanına basamadığını ayırt eden, bir o kadar da meditasyon yapıp, ancak beş yıl sonra yönlendirme olmaksızın meditasyon yapmayı denemeye cesaret edebilmiş birinden haberler ilginizi çekerse ne ala!
"farkındalık" sihirli sözcük. Yüz defa duysanız, bin defa duysanız da anladığınız an paha biçilmez. Anlayanlardan olmak için uzun bir yol var ve o yol yokuş.... Bunu Celaleddin Dedem söylemişti zaten. Seçmezsem ne olur? Hiççç. Sadece kocaman bir hiç. Peki seçer ve yürüsem ne olur? Hiiiç. Kocaman, beni de içine alan şahane bir HİÇ!
Bir sürü şey öğreniyorum. Kulaklarım kadar kalbim de duysun istiyorum. Bu yüzden bazen yazmayı atlayabilirim. Yine de kısa kısa yazacağım.
Meditasyona dönersek. Duruş ve nefes tam olmadan yıllarca meditasyon yaptığını sanabilir insan diyor hocam. Yani asıl olan doğru duruş ve doğru nefes. Burundan alınıp, burundan verilen kontrollü, rahat ve yumuşak diyafram nefesleri. İnsanlara matematik, fizik, edebiyat öğreten şu kocaman kocaman eğitmenler acaba neden o dandirik beden eğitimi derslerinde nefes almayı bilinçli olarak unutturmaya çalışırlar? Bize neden acımazlar yahu!
Nefes ve doğru oturma pozisyonu sağlanınca neler oluyor henüz söylemek için çok erken... Ama hissetiğim titreşim çok acayipti! Ve kesinlikle gerçekti!
16 Haziran 2010 Çarşamba
14 Haziran 2010 Pazartesi
UZAKTAN GELEN SESLER...
Aradan uzun yıllar geçti. Artık kulağıma deniz minaresi dayamadan da uyuyorum ama hala, o kokuya ve oradan gelen herşeye, herkese zaafım dün gibi. Aşk gibi!
13 Haziran 2010 Pazar
BODRUM'UN HAYALETLERİ KOL GEZER APANSIZ...
Salıncağın tam ortadasında oturan pempe t-shirtli yakışıklı Timur; Yelda'nın aşkı, nam- ı diğer "Küçük Ev Timur", yanındaki ufak tefek karizmatik adam Marc; ilk aşkım. Onun yanında orangutan gibi esneyen Halil İbo; artık yaşamıyor.... Toprağı bol olsun. Aralarındaki tek hatun ise her zaman ki gibi Daniella; en çok özlediğim kız arkadaşlarımdan biri, hayatım boyunca tanıdığım en neşeli insan! Eski kocamın ilk aşkı:)
Diğerlerinin adını hatırlayamıyorum, demek ki çok samimi değildik. Aa tabii mekan Bodrum Bitez. Henüz dalış çok popüler olmamış, hala süngerci efsaneleri anlatıldığı için "vurgun" lafı hep kulaklarda ama su sporlarının yükselme devri başlamış. Devrin kralı mı? Sörf elbette! Ben mi? Asla! Denedim, başaramadım:)
Henüz çocuğuz. Discolarda dans etmek, kulüpte yüzmek ve Raşid'in Kahvesi'nde oturmak hala ve taptaze bir moda! Gündoğarken Mavi'de çalıyor. Bardakçı'ya hala kara yolu yok. Hadigari açılmış. Michael Jackson ve Madonna çok moda. Hepimiz masumuz.
Bütün bu anıların ve o anılarla ilintili insanların dönüp dolaşıp, en beklenmedik zamanda birden bire hayatıma bomba gibi düşmeleri o kadar hoşuma gidiyor ki, yazmak imkansız. Şimdi Timur geldi. Hoşgeldi. Seksenlerin sihrinden midir nedir, sanki hiç gitmemiş gibi.
Hayat, sen ne güzelsin!
11 Haziran 2010 Cuma
SABAH SAAT 06.41, KİMSESİZLERİN KİMSESİNE MEKTUP
10 Haziran 2010 Perşembe
HATIRLA EY PERİ...
8 Haziran 2010 Salı
SAPLA SAMANI KARIŞTIRMAMA ZAMANI
7 Haziran 2010 Pazartesi
7 HAZİRAN 2006 - 2010
Dört yıl önce bu sabah çok hafiftim, boşandıktan sonra yaptığım en güzel iş tezimi yazmış olmaktı. Ve başarmıştım. Gerçi kişisel başarım değildi, onlarca arkadaşım benimle birlikte çeviri yapmış, çizimlerimle ve fotoğraflarımla debelenmişti. Ama olsun, teşekkür etmiştim onlara kucak dolusu. Üstelik kendi adımı üniversitenin tozlu rafları arasına yuvarlarken, onları da yanıma almıştım.
Üç yıl önce bu sabah hala sevinçten gülüyordum. Leyla Nora doğmuştu. Agi'nin beni arayıp, iyi olduğunu ve doğumun gerçekleştiğini söylediği an, sevinçten ağlamıştım. Bir gün Agi hayatımda olmasa, Leyla Nora, kocaman bir kadın olduğunda adımı unutsa bile o an bende kalacak; her hatırladığımda kocaman bir gülümsemeyle...
İki yıl önce bu sabah Erol Hocam'la Mürefte'ye gitmek üzere yola çıkmıştık. İlk tekne transferimi gerçekleştireceğim için mutluluktan ayağım yere basmıyordu. Denize çıkmak ve dönüşte sevdiğin biri tarafından limanda karşılanmak ne demek, bütün yorgunluğun bir kucaklanmayla uçup gitmesi ne demek o zaman anlamıştım. O an benim sonsuza kadar.
Bir yıl önce bu sabah Türkiye'nin en parlak sporcularından biriyle yapacağım röportajın notlarını hazırlıyordum. Bu buluşmanın ve ardı sıra gelen yazıların beni götüreceği yolu henüz bilmiyordum. Bilinmezin heyecanı hala benim.
Ve bu sabah geçtiğim ve tekrarladığım onca ders sonrasında, iletişimsizliğimi ve alınganlıklarımı kurabiye niyetine geveliyorum kahvemin yanında. Beş büyük nefes aldım kalbimden. Hayata inanıyorum!
6 Haziran 2010 Pazar
YOLUN BAŞINDA
5 Haziran 2010 Cumartesi
ÇOCUK
4 Haziran 2010 Cuma
DAVETİYE
Fotoğrafı bu yüzden koydum bloga. Bana Yakacık Çocuk Esirgeme Kurumu'ndan geldi davetiye. İstanbul yelken Kulübü her yıl bu çocukları bir gün için bile olsa ağırlıyor ve onlara güzel bir gün yaşatmaya çalışıyor. Ne yazık ki ben katılamadım, o gün bambaşka bir şey vardı yapılması gereken... Daha mı önemliydi derseniz, hayır değildi!
Her neyse, davetiye burada, isteyen haber verip, gidebilir... Gidemeyen Ayşe Hanım'ı arayıp bir eksik var mı diye sorabilir.. Kimbilir, belki kanlı gözyaşları yerine, sevinç içinde yanağınıza kondurulmuş az tükürüklü, bol sevgili bir öpücük iyi gelir.)
3 Haziran 2010 Perşembe
3 Haziran 2010....
İşten çıktım