11 Haziran 2010 Cuma

SABAH SAAT 06.41, KİMSESİZLERİN KİMSESİNE MEKTUP


Evden çıktım. Dalyan'ın girişindeki iki sokak köpeğine günaydın dedim sonra sağ tarafı deniz, sol tarafı çimen olan beton yoldan yürümeye başladım. Deniz çarşaf gibi, gökyüzü parçalı bulutlu. İnsanı gıdıklayan bir esinti ve nefis bir koku var havada. Aslında özel bir şey yok, aslında yüzlerce binlerce sabahtan biri - ya da ben öyle sanıyorum - yine de içimde birini arayıp bu anı paylaşmak geçiyor... Dayanılmaz bir istek. Ama arayacak hiç kimsem yok! Ben de kendimi arıyorum...

8 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

keşke beni arasaydın:D

Fortunata dedi ki...

Ne tatlısın Guguk kuşu:) Öpüyorum!

guguk kuşu dedi ki...

sebepsiz bir şekilde uyanıktım zaten:D
sen de çok tatlı öpüyorsun:D

JoA dedi ki...

hiii, ne ayıp! telefonum da var sende üstelik. ama asıl amaç kendini aramaksa, kenara çekilmemiz lazım elbette.

bu gece yolcu abbas'ız biz. fethiye'den yazacağım. çok çok sevgiler.

Fortunata dedi ki...

Sevgili Guguk kuşu, çok yaşa sen:)

Güle güle git JoA, çok keyifli bir tatil diliyorum. Dönüşte görüşelim lütfen.

JoA dedi ki...

evet, dönüşte fortunatacım... burak sanırım seninle ada'ya gitmek istiyor. öyle demişti:)

Brajeshwari dedi ki...

beni de arayabilirsin demek isterdim :) ama 6.41 de uyuyor oluyorum.

Ama arayamasanda, bana sabahin güzelligini yazabilirsin belki de? Bende sana rüyamda gördüğüm kurabiye adamların fısıldadıklarını anlatabilirim böylece :) hiç birşey kaçırmamış oluruz..

( not: sabahları kurabiyee diye aşererek uyanıyorum:)

Fortunata dedi ki...

Brajeshwari, seni aramak aklımdam geçmedi değil. Ama uyuduğunu biliyordum. Yazmaya gelince, geçmiş ve gelecek için yazmak mümkün, fakat an için yazamam ki! Yaşarken yazmak henüz becerilemedi tarafımdan.))) Öpüyorum.