6 Haziran 2010 Pazar

YOLUN BAŞINDA

NE DÜŞÜNDÜĞÜNÜ BİLMEK İSTERDİM. SONRA DA HİÇ DURMADAN ARD ARDA SORMAK İSTERDİM. NE KAZANDIM, NE KAYBETTİM... NE BEKLİYORUM KENDİMDEN?
İşin tuhafı kalbimin yarısı kan, yarısı taş. Bir yanım aşırı hassas, diğer yanım buz gibi. Bunu anlatmak çok zor... Devreleri karışmış elektirikli alet gibiyim. Hocam yalan dünya ile manevi yolculuk arasında bir seçime zorluyor... Sanki ben kendimi için için buna zorlamıyor muyum? Neden O söylediğinde zor geliyor? Kendimle diğerleri arasında, nefesle buğday arasında sıkıştım. Oysa en ağır hakaretlerimi hep arada kalanlara, taraf olmayanlara yağdırmadım mı? YANLIŞI TEKRARLAYANLAR, DENENMEYENDEN KORKANLAR DEĞİL MİYDİ İ.. Bİ TARAFINA SOKTUĞUM? Ama ben seçmeye hazır değilim. Şimdi anlıyorum kendini seçemeyenin ardı sıra gelen seçeneklere de el süremeyeceğini....
Bir gün hazır olur muyum? Ya o gün hocam olmazsa? Ya geç kalırsam? Hayatta hep geç ya da erkendim birşeylere. Bunu tekrarlamak korkusu beni kilitliyor. Kalbim sus pus... Aklım hep kaçmak derdinde. Ruhumu sorarsan asıl o yolun ağzında çaresiz... Sana anlatmam lazım. Ben ne yapmalıyım? Bilemedim... Sence ben kendimi seçecek kadar cesur muyum? Yoksa laf mıydı bütün bunlar?

Hiç yorum yok: