25 Haziran 2010 Cuma

AMPHORA


Hayat ağır aksak devam ediyor. Yakında ben de kitap yazacağım: otobiyografik öyküler! Zira maceralarımın etraftan ilgiyle izlendiğini ve çok satanlar listesinde olmasa da raflarda kendine yer bulacağını görüyorum. Elvanlenk yapardım adını ama Tarihlenk benden evvel davrandığı için elim kolum bağlı. Aklınıza bir şey gelirse bana yazın. Özellikle JoA ve Virgilius'un yaratıcı zekalarına güveniyorum. Elbette Burcu'dan da umudum var ama o şimdi şehrimize yerleşme telaşında:) Yeri gelmişken şehre yeni bir yoga hocası geliyor, hala yogaya başlamadıysanız alın bir şans daha! Sen vardın, sana da gelmedik diyenlere de duyurulur, ben yetişkin yogası ile ilgilenmiyorum şimdilik. Oradaki duruşum öğrencilik hali. Ha, benim sınıfıma gelmek isteyen varsa hocama sormam lazım yer var mı ? :)


Haftaya kendimi çok yorgun ve kızgın hissederek başlamıştım; yataktan kalkmak zor, sokağa çıkmak çok zor, gülümsemek hepsinden zordu. Sonra ashram vardı, yoluna konulması gereken işler, her sabah hocamın karşısına oturup kahvaltı etmek...
Bazen onun haline gönlüm üzülüyor. Bizim daha huzurlu ve mutlu olmamız için kalbimizden geçmişin izlerini ve geleceğin korkularını, tıpkı bir arkeologun amphora üzerindeki bin yıllık kalkeri temizlediği gibi sabırla temizleyişi... Her gün bir tık. Zaman zaman o tıkla birlikte bir parça çamurumuzdan da gidiyor gitmesine belki. Yine de, onun dibimi, dudağımı, kulbumu kırmayacağını bildiğim için bir an "ah" desem de acıdan değil, sırf refleskten! Sırf mayam çamur olduğundan! Sırf nankörlüğümden....


Karanlık sulardan gün ışığına çıkarılan amphoralar gibiyiz ashramda. Işığı unutmuş gövdelerimizde tanımsız tepkiler, suda kalmaktan dibin çamuruna uyumlanmış toprağımızda yeniden toparlanma gayreti... Tam satıha yaklaştığımızda dalgıcın elinden düşüp yeniden o karanlık, sonsuz serinlikte beklemeye mahkum kalma korkusu...


Yoga nedir? Elvan neden ashrama gider? Gider de ne bulur? Amphora nedir? Pithos nedir? Ticari amprolaralar ve ritüel kapları.. koku şişeleri ve şarap testileri hakkındaki yazılarım için bu sabah vaktim kalmadı. Ashrama gitmem lazım.
Akşam, Haliç'in sularında, bir kez daha bu kentin geçmişine süzüldüğümüzde ilginç bir şey bulursam -içimde ya da dışımda- yazarım. Ses çıkmazsa bilin ki Pazar gününe kadar yazı falan yok:) Amma Pazar günü nereye gideceğimi bir bilseniz çok şaşırırdınız!

8 yorum:

P_A_N dedi ki...

kabuklarımız zaman içinde çok sertleşiyor ve bazen bu kabuklarımızı atmamız gerekiyor belki bu eylemde kanayacak yaramız ama bu iyi gelir insana... önümüzdeki setleri indirmek ve aslında bu setleri ayakta tutmak için ne kadar çaba sarf ettiğmizi düşünmek gerek... ve kırılmaktan korkmamak gerek...

Brajeshwari dedi ki...

Yazmalısın zaten... Eminim yazdikça, bir ismi olacaktır kitabinin... İsmiyle başlamaz ki hiçbir kitap....

Canim, güzel sözlerin için teşekkür ediyorum.Blogunu okumak bile karşılıklı sohbetteyiz gibi mutlu ediyor beni...

Bir hocam tarihi yerlerin enerjilerinin çok yüksek olduğunu söylemişti. Senin onları dillendirmeye ve hikayelerini anlatmaya isteğin, aslında kendi içindeki hikayelere ve o güzel enerjine ulaşmak için bir araç aslında... Ben böyle düşünüyorum...

Dolunay sana güzel değişimler getirsin, gülümsetsin...

öpüyorum.

No More Virgilius dedi ki...

Bu zamana kadar yazmamış olman kabahat zaten!

Fortunata dedi ki...

Sevgili Pan, İnsan neye ihtiyacı varsa onu öğretirmiş:) Bu yazı sana ayna gibi olmuş besbelli:) Belki de bu yüzden tanıştık! Birbirimizden bakalım daha neler öğrenecek, gelecek için neleri temize çekeceğiz? Bu yolculuk heyecanlı olmaya başladı.)

Brajeshwari,

Hep beraber yazmalıyız. Belki önce birlikte yoga hakkında yazmalıyız. Çocuklarla ilgili komik notlar. Komik ama anne ve babaların işine yarayacak notlar.

Blog üzerinden sohbete gelince... Hiç yoktan iyidir ama kahve ısmarlama sırası sen de , kaytarma fazla. hemen yerleştirelim seni ve yüz yüze tarifesine geçelim:)

Bu arada hava yüzünden gezi bir hafta ertelendi. Kimbilir, belki farkına varmadan seni bekliyoruz???

Sevgili Virgilius. Tam artık bunlar beni boşverdiler, artık sevilmiyorum diyordum ki notunu gördüm. Haftaya kahvemizi içelim de ben şu alaylı kabahatlisin lafını etraflıca anlayayım:)

No More Virgilius dedi ki...

"Bunlar" derken ne demek istedin, benim "onlar"ın yanında ne işim olur, ben yalnız çalışan orta boy bir harikayım!

Bir de, seni hala (herşeye rağmen gibi oldu) çok seviyorum ve evet, şu kahveyi içelim artık :)

JoA dedi ki...

ah, benim de adım geçmiş, ne güzel:) şımardım hemen.

bu harika teşbihin sadece ashram için geçerli değildir sanırım. di mi? ya da hayat kocaman bir ashram mı? bir ara buluşmalıyız fortunata. aslında şu haliç gezilerinden birine gelmek istiyorum. haftaya ayarlayabilir miyim bakalım. söz veremiyorum, ama deneyeceğim. ha, bu arada burak da senden bir ada gezisi bekliyor:) elvan'la nereye gidelim dedim, büyükada dedi. bana kalsa büyükada'ya değil heybeli ya da burgaz'a giderim ya neyse. haberin olsun:)

JoA dedi ki...

deminki yorumda yazmayı atlamışım yahu. ismi düşünürüz, buluruz, seçeriz. sırf bunun için birkaç seans düzenleriz:) sen zaten yazıyorsun ya, daha çok yaz:)

not: pazar nereye gidiyorsun?

Fortunata dedi ki...

Sevgili Virgilius, sen gayet iyi biliyorsun siz derken neden bahsettiğimi:)Ama eğer tek başıma çalışıyorum blog aleminde diyorsan tamam, birinci tekil şahısla devam ederim. Kahve de yalan olmadan içilmeli. Haklısın, benim saçma sapan tempom yüzünden oluyor. Bir akşamüzeri Nuruosmaniye uyar mı? Haftaya ararım:)

Sevgili JoA,
Seansları bekliyorum ve fakat asıl beklediğim Burak! Ada olarak benve Burgaz güzel olabilir. Belki yüzeriz bile! Büyükada çok kalabalık oluyor. Pazar günü evdeyim, yani Kalamış'ta. Bir çılgınlık yaparsan kahveye gel. Zira ağırlıklı olarak çalışıyor olsam da kaçamaklara açığım:)
Haliç gezimiz bu hafta yağış yüzünden iptal oldu. Rutubet sevmeyenler vardı.) Ama önümüzdeki hafta Cuma tekrarlanacak ve sana bir kişilik kontenjan bulurum. Ne de olsa hikayecinin yakinisin!