29 Haziran 2010 Salı

HAYATIMIN EN GÜZEL HAZİRAN AYI...


Sevdiklerimize seni seviyorum demekten deliler gibi kaçarken, sevmediklerimize zehir zemberek ağzımıza geleni kusan bizler, acaba ne zaman akıllanacağız? Bir sonraki Haziran'da kimler hala yanımızda olacak? Sadece merak ettim.... Merak edelim istedim...
Bu Haziran'ı diğerlerinden ayıran nedir? Nedir değil, nelerdir olmalı. Bu Haziran diğer yaşadığım Haziran aylarından farklı; kalan ömrümün ilk yazı! Bacaklarım, kollarım, kafam, ruhum... beni ben yapan her şeyim, uzun bir seferden dönmüş gibi. Sivri dilim, kimseleri beğenmez tavrım, kan donduran -sözde- asaletim, gururum sandığım egom, öfkelerim ise yavaş yavaş pılısını pırtısını toparlamakta. Gözümün içine içine bakıyorlar "kal " diyeyim diye. Boşuna. Demeyeceğim. Orada, kapımın eşiğinde yüz yıl daha dursalar "kalın" demeyeceğim.




Yağmurlar için, kapılar için, beni zamanın bir yerinde bırakıp gidenler için şimdi içim teşekkürle dolu. Bütün bunlar olmasaydı, ben yolculuk denilen şeyi hep bavul toplamak zannedecektim. Oysa yolculukların en güzeli toplanıp toplanıp giden bavulların ardından el sallamakmış! Celaleddin Dede çok gülmüştü benim penguenlerle Venedik sokaklarında gezme hayalime. Hani bakıyorum, kırk yaşında bir kadın olmaya gün sayarken hakikaten komik. Olsun o komik kadın da benim, yabancı değil ki!




Bu sonbaharda, deliler gibi üretime geçeceğimizin sinyallerini verdi Haziran: Alternatif Hayat Dersleri, Mitos'dan Logos'a, Osho ve Mesnevi Okumaları... Seyahatler... Özellikle de Şeb-i Aruz için çok heyecanlıyım. Dedenin dükkanında Niğde gazozu içmek, sabahın erken saatlerinde meram bağlarında dolaşmak, dergahlarda çorba içmek için adeta gün sayıyorum. Öncesinde beni köyüm bekler, hatta belki başka bir iki küçük seyahat. Ama dedim ya, hepsinden güzeli ben sandığım onca yükün yavaş yavaş pılısını pırtısını topluyor olması... Onlar çıkıp gidecek ki asıl yolculuk başlasın.




Blog okuyucusu olan arkadaşlarım ve beni et ve kemik halimle tanıyanlar merakla izliyorlar farkındayım. Hafiften sinirlerine dokunduğumun da farkındayım. Ama görmeliler ki sinirlerine dokunan ben değilim aslında; kendi çıkamadıkları yolculuklar, kendi bırakamadıkları yükler... Ne yazık ki söyleyecek sözüm yok. Bu seçimden ya bir derviş çıkacak ya bir meczup. Gerçi şimdilik "ashramın delisi" sıfatımı da çok seviyorum. Bugün delisiyim, yarın velisi...




Geçen hafta etek öptüm. Sonra kıkır kıkır güldüm. Zikir, etek öpmek, kozmik haritalar... hayatım boyunca kaçtığım, yoluma çıktıklarında aklın güvenli kalelerine sığındım ne varsa bana doğru son sürat geliyorlar. Kaça kaça Bağdat bulunamadığına göre, siper ettim göğsümü, gelene eyvallah, gidene eyvallah diyorum. Bu yüzden Haziran farklı. Artık sorularım içime.




Tarikata karışmadım. Kendimi zincirle dövemek ya da ölüm oruçlarına yatmak gibi şeyler de yapmıyorum. Sadece daha önce söylediğim gibi, sarkacın diğer ucuna gidiyorum.




Doğumgünüme çok az kaldı. Yakında kocaman olacağım. Tebrikleri şimdiden kabul etmeye başladım! Ne güzelmiş yaşamak. Öfkesi, yokluğu, varlığı, sürprizi ve tastamam her şeyi ile ne güzelmiş... Hayatımın en güzel Haziran ayından kucak dolusu sevgiler yolluyorum. Tatilde olanlar benim için bir kaç kulaç atsınlar fazladan, şehirde kalanlardan ise ricam, şu güzelim yaz akşamlarının tadına varsınlar.




Neden sadece benim? Sizin de hayatınızın en güzel Haziran'ı olsun!

8 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

heyy yanlış anlamadıysam sen konyaya mı geliyorsun yoksa. bu harika yazıyı okumayı kesip bunu sormam gerekti. cevabını heyecanla bekliyorum.

guguk kuşu dedi ki...

delileri hep sevdim:D

Fortunata dedi ki...

Elbette geleceğim Guguk kuşu, Konya benim kabem! Şeb-i Aruz öncesi olabilir mi bilmem ama tam vaktinde geleceğim kesin:))
Önemli Not. Deliler de seni sever!

Brajeshwari dedi ki...

deli olduğundan şüphem yok ! ama büyüdüğünden şüphem var :) Büyümek yaş almaksa kalsın, sen içindeki çoşkunu, özgür ruhunu çıkardıkça o tatlı kız çocuğuna yaklaşıyorsun...

Güzel geçsin Haziran ayımız.. Eh şimdiden kabul ediyorsan doğum gününde kutlu olsun kızıl saçlı kız...

Fortunata dedi ki...

Çok teşekkürler Brajeshwari, belki yetişirsin kırk gün kırk gece kutlamalarına:))) Hem zaten ben daha ilk görüşmemizde senin deli sever olduğunu anlamıştım. Çocuk sever gibi görünen, deli severlerden:)))

kali dedi ki...

huysuz huysuz homurdanma efekti ni yazıya döküp, biraz homurdanmak istiyorum ama başaramadım :P

sen daha başarılısın bu konuda! şey, yani duygularını yazıya dökmek! :))

guguk kuşu dedi ki...

geleceğinde mutlaka haberim olmalı, seninle tanışmayı çok isterim ben konyadayım

Fortunata dedi ki...

Söz guguk kuşu, gelince haber vereceğim:) Konya'da kahve içecek bir yer bulamamıştım, kahveler senden!

Canım Kali,
Hadi gel birlikte mızmızlanalım diyeceğim ama bir süre için daha ayrı gayrıyız besbelli...Sen orada homur homur, ben burada:)))
Duygularımı yazmak mı? bence ne yazıyor, ne yaşıyor, ne de başka bişi yapıyorum. Sahi ben onlarla ne yapıyorum?:)))