1 Mayıs 2008 Perşembe

Bütün Hücrelerimin Bildiği..

Acayip bir gümbürtüyle uyanmadım bu sabah, çünkü o acayip gümbürtü yüzünden uyuyamadım zaten... Karnım ağrıyor, tansiyonum düştü ve ellerim buz gibi. Yataktan kalktığımdan beri etrafta olan bitene dahil değilim. Çalışıyorum, kahve içiyorum, konuşuyorum ama daha çok bütün bunları yapan bedenimi yukarıdan seyrediyor gibiyim.

Dün gece içinden geçtiğim hayatın komasındayım...

Yüzlerce resim var gözümün önünde, hepsi param parça; rüyalarım, kabuslarım... Adamın biri kalbimi tavlaya saklamış, ben arayıp arayıp bulamamışım. Sonra bir başka adam tavlayı açmış kalbimi bana geri vermiş. Zarları elime tutuşturmuş yüzünü görmediğim sevgili. "Haydi atsana" diye bağırıyor hiç bilmediğim soğuk bir dilde. Penceredeki sardunyalar solmuş. Sonra vazoya güller koymuş annem. Eski mahallemizindeki fındık güllerine benziyorlar. Hızlıca gitmiş rüyamdan gülleri getiren. Kokusu kalmış kazağımda içinden geçtiğim hayatın. Ama yıkamak zorundayım çünkü vicdan azabı dökülmüş üzerine. Ağlıyorum. Herşey birbirine karışmış. Rüya desem değil, kabus hiç değil. Gerçek? Evet, bütün hücrelerimin bildiği bir gerçek. Ve ben artık bunlar hissedilmemiş gibi yaşayamam.

Çok hastayım. Ölmeyeceğim ama asla iyileşmeyeceğimi hissediyorum.

Bugün 1 Mayıs. Belki ilk kez annemin doğumgünü olmaktan fazlası var bu sabahta. Bütün sokaklar çilek kokuyor, sanki herkesi sevebilecek kadar büyüdü kalbim. Aslında bu tehlikeli bir hal, içinde çiçek açan o kadın gibi yavaş yavaş ölebilirim. Fakat sihirli bir kolye var boynumda, sanırım bu yüzden henüz ölmüyorum. Ya da beni o öldürüyor; gizli gizli. Yine de korkmuyorum, hastalığımın seyriyle ilgili bir daha hiç yazmayacağım. Başa sarıyorum ve masallara dönüyoruz. Herşey Eda Liza için!

Hiç yorum yok: