Ben hüzünlü değilim, haftalardır bakışlarımda gam ve keder arayanlara duyurulur! Hey kime diyorum? Pilatescadısı'na, Adını Kaybetmiş Şovalye'ye sesleniyorum:)) Aksine, ben gayet neşeliyim ve de pek komiğim tamam mı? Üstelik komikliğim tescillidir. Nasıl derseniz, yanımda staj yapmak isteyen bir adam var. Velhasıl aranızda ikna olmayanlara vereyim telefonunu sorsunlar bakalım stajyerime: komik miyim, değil miyim? Ayrıca Leyla da var. Henüz on aylık olsa ve konuşamasa bile emin olun onu her kucaklayışımda deliler gibi gülüp, salyalar akıtıyor!
Keder ve de gam kısmına gelince... Kim kederli değil ki? Eğer fanusunuzda yaşamıyorsanız hayat dakika dakika gözünüze sokuyor şehirdeki trajik olayları. Kaçınılmaz olarak bakışlarınızdaki ışık sönüyor bazen. En hafifinden, her sabah; mis gibi kahvemi almış, banyomu yapmış ve de sallanaraktan vapura doğru yürürken çiçekçi teyzemle selamlaşınca içim burkuluyor. Onun hayatı akıp geçiyor yanımdan. Böyle anlarda kederli bir gülüş sabah turu atıyor suratımda. Her ikisine dair de - yani kedere ve neşeye- söylenecek çok söz var. Değerli "eski dost" bir zamanlar şöyle buyurmuştu: "insanoğlunun en büyük başarısızlığı daimi mutluluğun formülünü bulamamış olmaktır". Ben şimdi yıllar sonra, o bu pek manalı blogdan habersiz yaşarken diyorum ki: yoga yap canım, iyi gelir. Böylece anda olmayı öğrenirsin belki! Tabii hayat sana hala bu gibi konularda düşünecek kadar zaman tanıyorsa!
Pek çok öğreti ve de tek/çok tanrılı din binlerce yıldır aynı şeyi söylüyor: Ne deliler gibi sevinmenin ne de üzülmenin anlamı yok. İzlemeli hayatı; sakinlikle ve fazla kapılmadan...Tabii yapabilirsek! Nasıl becerilemediğini anlamak isteyenler beni okumaya devam edebilirler.
Ey denge, gel artık!
Keder ve de gam kısmına gelince... Kim kederli değil ki? Eğer fanusunuzda yaşamıyorsanız hayat dakika dakika gözünüze sokuyor şehirdeki trajik olayları. Kaçınılmaz olarak bakışlarınızdaki ışık sönüyor bazen. En hafifinden, her sabah; mis gibi kahvemi almış, banyomu yapmış ve de sallanaraktan vapura doğru yürürken çiçekçi teyzemle selamlaşınca içim burkuluyor. Onun hayatı akıp geçiyor yanımdan. Böyle anlarda kederli bir gülüş sabah turu atıyor suratımda. Her ikisine dair de - yani kedere ve neşeye- söylenecek çok söz var. Değerli "eski dost" bir zamanlar şöyle buyurmuştu: "insanoğlunun en büyük başarısızlığı daimi mutluluğun formülünü bulamamış olmaktır". Ben şimdi yıllar sonra, o bu pek manalı blogdan habersiz yaşarken diyorum ki: yoga yap canım, iyi gelir. Böylece anda olmayı öğrenirsin belki! Tabii hayat sana hala bu gibi konularda düşünecek kadar zaman tanıyorsa!
Pek çok öğreti ve de tek/çok tanrılı din binlerce yıldır aynı şeyi söylüyor: Ne deliler gibi sevinmenin ne de üzülmenin anlamı yok. İzlemeli hayatı; sakinlikle ve fazla kapılmadan...Tabii yapabilirsek! Nasıl becerilemediğini anlamak isteyenler beni okumaya devam edebilirler.
Ey denge, gel artık!
1 yorum:
asla aramam hüznü kederi sevdiklerimde ben, aradığım mutluluklarıdır, sevinçleridir, sevgileridir, guzelliklerinin ışıltılarıdır, huzurlrının aydınlığıdır. Sevdiklerimin hüznünü hissetmek üzer beni,gözlerinde bakışlarının arasından sızar o hüzün damla damla, bazan da akar sağnak gibi, Ben sızıntı aşamasında dahi üzülürüm, yardım etmek isterim, bir anlayanı olmasının hüzün sahibine iyi geldiğini bilirim, paylaşıldıkça azalır çünkü mutsuzluklar, sevinçler de çoğalır derim birtanem.Hüzün sana en yakışmayacak şey bence... çiçekciyi görünce yüreğinden seyirtiveren hüzünü yakasından tut kenara çek meleğim, ve o çiçekçi kadının senin o harika insanlığın ve sevgi ışıltınla güne ne kadar güzel başladığını, bu nedenle seni görmenin onun içinde yarattığı sevinç ve iyi duyguları düşün , birine içten verdiğin tebessüm o anda o kişinin belki de tüm gününü güzelleştirecek, kimbilir neleri değiştirecek, o hüzün kadının seni hüzünlendirdiğinden haberi olsa, güzelliğinde yarattığı hüzün gölgelerinden dolayı kimbilir ne kadar üzülürdü.
Yorum Gönder