1 Mayıs 2017 Pazartesi

AYAKKABI MESELESİ





Gitmek nasıl başlıyordu? İnsan önce ayakkabılarını mı giyerdi? Yoksa en kıymetli eşyalarını mı toplardı? Yoksa saçlarını mı taradı? Hatırladım... Gitmek karar vermekle başlardı. Ve karar verme süreci hepimiz için aynı şekilde işlemiyor. Kimi insan on dakikada hayatını bir bavula sığdırabilirken, bir ömür boyu o valizi hazırlayamayanlar tanıyorum...
 
Peki ben nasıl biriyim? Nasıl giderim? Karar verirken kendimle ve etraftaki insanlarla nasıl bir etkileşim içinde olurum?
 
Kesinlikle hırçınlaşırım. Verdiğim karar üzerine iyi veya kötü, tüm konuşmalardan rahatsız olurum.. Bütün dünya karşı cephedeymiş, hayat beni hiç desteklemiyormuşçasına paniklerim... Ben, bir yerden, birinden öyle usul usul ve çabucak gidemem. Aylarca kafamda evirip çeviririm. Çantamı toplamaya başlamadan evvel sayfalarca yazar çizer, eşyaları etrafa dağıtır, toplar ve defalarca vazgeçerim. Yeniden korkarım ben, kalmaya türlü bahane uydururum. Koşullar olgun değildir, aslında bulunduğum yerde her şey daha iyi olabilir... Oysa hepsi, bütün bu mırıldanmalar, bahaneler gidecek gücü toparlayamıyor olmanın cinleridir.
 
Kendimi bu anlamda iyi tanırım. Bazen toparlanmak aylarıma mal olsa da, gitme fikri bir kez bile yalayıp geçmiş olsa mutlaka yola çıkarım.
 
Çok yemek yerim. Acıkmadan, susamadan ve durmadan gevelerim lokmalarımı. Güçsüz kalmaktan korkarım. Uykularım kaçar. Gündelik hayattaki  akışım ezberdendir. 
 
Benim önce ruhum gider, sonra zihnim. En son bedenim..
 
Öyleyse ayakkabılarımı giymeye hazırım. Sadece azıcık kararsızım çünkü ayakkabı önemli. Acaba şık mı olmalıyım? Yoksa uzun bir yürüyüş için rahat bir model mi seçmeliyim? Şık ve rahat? 
 
Azıcık zamana ihtiyacım var ama emin ol gidiyorum.
 
 
 
 

Hiç yorum yok: