13 Mayıs 2017 Cumartesi

İÇİMDEKİ ÇÖPLÜK

 

 
Bilinçaltım ona böyle seslendim diye kırılmasın lütfen. Çöplük derken kastım değersiz veya artık  işimize yaramayan bir "şeyler" değil ki; daha çok gözden çıkarttığımız, artık gündelik hayata eşlik etmediğini zannettiğimiz "şey"ler.
 
Dün benim için öyle bir gün oldu. Ayrılmaya hazır olduğumu düşündüğüm bir şehrin beni girdap gibi kalbine doğru çektiğini hissettim. Şaşırdım. İkimizin nabzı o kadar uyumluydu ki, bir an için hiçbir zaman ayrılamayacağımızdan korktum. Oysa kimler kimleri, nereleri ardında bırakmıştı. Ben mi İstanbul'dan gidemeyecektim?
 
Ciğerimde derin bir yara, böbreklerimde küçük bir yakut parçası, kalbimin odacığında eski bir koltuk, anılarımda onlarca gülüş ve gözyaşısın İstanbul. Seninle sevip kavuşamayan aşıklar gibiyiz; asla evlenmeyecek sevgililer ya da her hayatta göz göze gelen, kalp akdiyle bağlı huzursuz ruhlar.
 
Bakmalara doyamadığım sen, ardımda kalacaksın. Ve biliyorum, hiç ummadığım anlarda burnuma gelen kokunla, seni özleyip, ağlayacağım. En huzurlu uykularımdan sana hasret sıçrayacak ve hangi denizi seyredersem seyredeyim, bu o değil diyeceğim. Dönüp dönüp geri gelecek hayaletin..
 
Bütün bunları bilerek nasıl gidebilirsin dersen, sorma derim. Bilmiyorum. Sende bana iyi gelmeyen bir şey var ki, belki de o, aslında sen bile değilsin.
 
Sadece bir şehirden değil; kendimden, geçmişimden, ben dediğim her ne varsa hepsinden gitmek zor çok zor.. Bir o kadar da gerekli.

Hiç yorum yok: