Sokaklardayız. Bizden başka birileri de var ama onlar kim gerçekten bilmiyorum. Sanki ailem de civarda fakat onları görmüyorum.
Bir his sadece.
Avrupa'dayız. Büyük bir kentteyiz. Geçtiğimiz kalabalık caddelerde etrafıma bakıyorum, gerçek hayatta içinde bulunduğumuz yüz yıl burada yok... Aksine her şey daha durağan, film setinde gibiyiz. Zamansızız. Karanlık sokaklardan geçiyoruz, yolun iki tarafında üç dört katlı, eski yüzlü binalar var. Aniden önümüze eski bir sinema çıkıyor. Tam onun hakkında fikir yürütecekken, kırmızıdan bordoya çalan kesme taşlarıyla bir ilginç yapı daha! "Baksana Akdamar adasındaki kilise gibi " diyorum. Sen konuşmuyorsun. Zaten bana söylediğin bir şey hatırlamıyorum. Sonra müziği duyuyorum, dönüp sana bakıyorum, acaba sen de duyuyor musun merak ediyorum. Kulaklarını işaret ederek gülümsüyorsun.
Aslında seni hiç tanımıyorum, ama bu gülüşünü öyle iyi hatırlıyorum ki. Onda senin beş, on beş, yirmi beş yaşın var.
Uyandığımda bu hayatta kim olduğunun, ne olduğunun, nerede tanıştığımızın ve ne yaşadığımızın bir önemi kalmıyor. Gülümsüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder