6 Nisan 2014 Pazar

SESSİZLİK...

Tanımaktan onur duyduğum birine veda ediyorum....

Yılını hatırlamıyorum, belki 1997 olabilir. Ya da 1998. İlk karşılaşmamızda bile telaşlı ve sevecen haliyle kalbimi kazanmıştı. Onda en ilkel olanla, en medeni olan öylesine kardeşçe, öylesine sakin ve yanyana duruyordu ki, uzun zaman nedenini bilmeden ve kendime sormadan sadece ve sadece tanımsız bir sempati duydum. İçinde, bizlerin ulaşamayacağı kadar derin yerlerde sakladığı anılarının ne denli hüzünlü, nasıl da iç kemirici olduğunu uzun yıllar sonra  bir noel zamanı Süper Prenses'den dinlediğimde, kalbimde bu kadına karşı artık sadece sempati değil, büyük bir şefkat ve saygı oluştu.

O yeryüzüne gönderilen en ilginç ruhlardan biriydi. Ve şüphesiz geçmişten tanıdığım biriydi. İkimiz bu topraklarda mutlaka yaşamış olmalıyız. İçimden bir fısıltı, Anadolu'da bilinmeyen inanışların ve bilinmeyen müziklerin vaktinde dans etmiş, ateş yakmış, ot kaynatmış olabilirsiniz diyor. Sular durulduğunda ve O, göklerdeki evine döndüğünde sadece benim onu nasıl algıladığıma dair bir masal yazmak istiyorum.

Eğer resim yapabilseydim bu inanılmaz derecede ilginç kadını şöyle çizerdim: Çillerle süslenmiş bembeyaz bir ten, kızıldan sarıya dönen saçlar. Masmavi gözler. İnsanda sarılma, kucaklaşma arzusu uyandıran yumuşacık kollar. Bir çift kanat da takardım ona, mesela şifalı otlardan bir kanat! İçinde adaçayı, kekik, mandalina yaprakları ve zeytin dalalrı olan kanatlar. Bu kanatlar öyle güzel kokardı ki, çocuklar, özellikle çocuklar onun gelişini beklerken önce kokusunu duyarlardı. Eteklerini akide şekerleriyle doldururdum. Nerede çocuk görse belki de yeterince şeker yiyemediği çocukluğunun anısına, onlara akide şekerleri yağdırdığı için...

Hoşçakal demek çok zor. Tek tesellim mutlaka ama mutlaka buluşacak ve bu defa ateşin etrafında dans edecek olmamız. Bu kez sadece tanıştık, çünkü ben onun kadar yüksek bir ruh değilim muhtemelen... Ama gelecek defa şansımı daha iyi değerlendireceğim. Kara ormanın derinliklerinde kazanlar dolusu akide şekeri kaynatacağız: hastalara şifa, dertlilere defa, ruhlara neşe olsun diyerek göklere savuracağız!

Bana üç özel kadın veren sevgili Büyük Cadı, gözün arkada kalmasın hepsini, ama özellikle küçük olanı ömrüm boyunca sevecek ve koruyacağım! Yakında görüşmek üzere...

Önemli NOt.Tam da buraya yakışacak bir müzik koyabilmeli ve Hildegard von Bingen ile okutmalıydım bu satırları.. Ama ülkemde youtube yok....


2 yorum:

Süper Prenses dedi ki...

Algilari artik anlayisimin cok disinda, ama bu yazini okudum ona. :) Icindeki sefkati hissetmemesi mümkün degil bence.

Fortunata dedi ki...

Bu beklemediğim birşeydi ama o kadar mutlu oldum ki, onu sevdiğimi bildiğine eminim. Şimdi veda ettiğimi de biliyor... Sağol..