İki gündür boğazımda kalan telveleri ikna etmeye çalışıyorum geçsinler diye..
İnat ettiler. "Tamam, anladım mesajı" desem de gitmiyorlar, hala aynı plağı çalıyor bana hain telveler!
Et ve kemikten kulelerimizin duvarlarını - anahtarı elimizde olmasına rağmen ve açıp kapıları, ışıltılı avlulara çıkmak mümkün iken - acaba bir başka hapisanede yıkabilir miyiz diye denemek, ay ışığında avucuma bırakılan sözcüklere gün ışığında da dokunabilir miyim görmek istedim. Masallardaki mucizeleri son bir defa sınamaktı belki amacım tüm içtenliğimle...
Birşeyler yıkıldı o kesin, ama benim içimde kaldı bütün molozlar! Toz toprak altında ezildim. Şaşkınlığım geçince iyice silkeledim üzerimi, kabuğu kalkan yaralarını temizledim dizlerimin. Kime ne fenalık yapmıştım da geçmişin gölgeleri peşime düşmüştü?
Hiç ama hiç kızgın olmadığım, bir gün bile hesap sormadığım güzel bir kavuşamama hikayesi neden bunca zaman sonra içimi kırıp geçmişti?
Birlikte yazdığımız bir kitabın tasnifi ve onda kalan emanetin teslimi için buluşmuş olmalıyız dedim kendime. Ama soramadım ... Zaten kırgınlığım da bütün birlikte içilememiş kahvelere, beraber gidilememiş konserlere, üzerinde sohbet edilememiş kitaplaraydı...
Biz, vedasız ayrılıkların tarihini yazdık. Her buluşmamızda daha uzaklara savrulmanın telaşındaydık ve ne talihsizdik ki, bu kez erguvan mevsimine rastladık.
Annemin hediyesi olan ağacımın altında uyudum dün gece. Tüm doğa tanrılarını ve de tanrıçalarını tek tek anımsayarak aya baktım. Dileğimi bağladım dallarına; her zaman olduğu gibi tek şey istedim onlardan. Sonra sustum, çünkü "belki de susmak gerçeği anlatmanın tek yolu" demişti kitap...
İnat ettiler. "Tamam, anladım mesajı" desem de gitmiyorlar, hala aynı plağı çalıyor bana hain telveler!
Et ve kemikten kulelerimizin duvarlarını - anahtarı elimizde olmasına rağmen ve açıp kapıları, ışıltılı avlulara çıkmak mümkün iken - acaba bir başka hapisanede yıkabilir miyiz diye denemek, ay ışığında avucuma bırakılan sözcüklere gün ışığında da dokunabilir miyim görmek istedim. Masallardaki mucizeleri son bir defa sınamaktı belki amacım tüm içtenliğimle...
Birşeyler yıkıldı o kesin, ama benim içimde kaldı bütün molozlar! Toz toprak altında ezildim. Şaşkınlığım geçince iyice silkeledim üzerimi, kabuğu kalkan yaralarını temizledim dizlerimin. Kime ne fenalık yapmıştım da geçmişin gölgeleri peşime düşmüştü?
Hiç ama hiç kızgın olmadığım, bir gün bile hesap sormadığım güzel bir kavuşamama hikayesi neden bunca zaman sonra içimi kırıp geçmişti?
Birlikte yazdığımız bir kitabın tasnifi ve onda kalan emanetin teslimi için buluşmuş olmalıyız dedim kendime. Ama soramadım ... Zaten kırgınlığım da bütün birlikte içilememiş kahvelere, beraber gidilememiş konserlere, üzerinde sohbet edilememiş kitaplaraydı...
Biz, vedasız ayrılıkların tarihini yazdık. Her buluşmamızda daha uzaklara savrulmanın telaşındaydık ve ne talihsizdik ki, bu kez erguvan mevsimine rastladık.
Annemin hediyesi olan ağacımın altında uyudum dün gece. Tüm doğa tanrılarını ve de tanrıçalarını tek tek anımsayarak aya baktım. Dileğimi bağladım dallarına; her zaman olduğu gibi tek şey istedim onlardan. Sonra sustum, çünkü "belki de susmak gerçeği anlatmanın tek yolu" demişti kitap...
2 yorum:
Et ve kemikten kulelerimizin duvarlarını acaba bir başka hapisanede yıkabilir miyiz?
duvarlarımızı tırnaklarımız söküle söküle kendimiz yıkabiliyoruz sevgili rapunzel..hayat bazen daha hoşgörülü veya bonkör davranıp yardım eli uzatıyor birilerinin bedenine bürünerek...ama iş çoğu zaman başa düşüyor....
Kime ne fenalık yapmıştım da geçmişin gölgeleri peşime düşmüştü?
geçmişin gölgeleri peşimize düşüyorsa, mutlaka iyi bir şey için yapıyor bunu..hemen göremeyebiliriz...kalbimiz kırılabilir, canımız yanabilir..ama salak iyimserliğimle değil sahiden yürekten inancımla söylüyorum bunu...geçmişin gölgeleri, peşine düşmese de hep oralarda bir yerlerdeler ve senin taze temiz başlangıçlarına engeller aslında...sen görmesen bile...sanmasan bile...peşine düşürüyorsa hayat, sana kıyak geçiyor aslında...bir an önce yüzleş, dersini al ve devam et diye...
temizlenme vakti rapunzel...hayatlarımızın orta yerlerinde bir yerlerdeyiz biz birkaç kadın…etrafıma bakıyorum....herkesi yaşamı çağırıyor sanki..ama inatla erteliyor, inatla görmezden geliyor, inatla kolay çözümlere sarılıyoruz....ben dün farkettim yeniden bunu....kendimi es geçtiğimi...aslında halen deli gibi korktuğum şeyler olduğunu....hayat sürekli bize fırsat sunuyor....canımız yanacak biraz...ama şimdi yanmazsa, sonrası daha kötü....ıskaladıklarımız birikecek...sonra içinden hiç çıkamayacağız.....
bazen belki...canın yanınca...ağlamak lazım...ama sonra düşünmek...ve ne istediğini iyi bilmek...sonra da onu bulmaya kalıyor iş....bu son günlerde aylarda yaşadıkların üzerinden belki geçmişinle hesaplaşman gerekiyor rapunzel...düşünsene...uzun süredir sadece hazır olup olmadığını düşündün belki ve değildin...şimdi ise, ne istediğini, nasıl istediğini ve neyi aslında istemediğini anlama dönemidir belki de....
kırgınlığını anlayabiliyorum....ama ıskalayan o olmuş...bunu yeniden görmek de kırıcı evet...ama düşünsene!..o koca bir hayatı ıskalamış....bunun farkına varışının şokuyla seni kırdığını düşünemeden bunları yapıyor....
bizler bence güçlü kadınlarız....bu yüzden hayat zor şeylerle sınıyor...ama sadece, daha güçlenmemiz için....kendimize daha yaklaşabilmemiz için....sen yaralarını sev..okşa....
herşey geçiyor...pişmanlık hariç....
Yaralarım sevgi şımarığı oldu Külkedisi, artık okşamayacağım!!!
Yorum Gönder