11 Ocak 2024 Perşembe

RECEP IS HERE

Canlılığın anlamına dair inanılmaz bir yaz geçirdim. Yaşamanın gerçekten ne olup, ne olmadığı hakkında sorular sordum. Sordum mu? Aslında sormadım. Ben sustum, cevaplar geldi.

Şu içinde devinip durduğumuz hayatı kurgulayan büyük akıl artık benim için muamma değil. Çünkü çocukken legolardan veya iskambillerden kurduğum hayatı biri veya birilerinin de aynı şekilde benim için kurguladığını anladım.

Özgür irade out, birlik bilinci in.

Üç ayların ilk gününde makul bir yazı olmayacaktır dile getirmek istediklerim.Bu yüzden dogmatik anlamda tapınmayı, inanmayı sevenlerin affına sığınıyorum. Ben yapamam, hiç beceremedim. Soru sormak ve kurcalamak benim yaratılışım.

Benden nefis şeyler olurdu aslında. Biyolog, dansçı, teolog, tiyatrocu, yemekhane müdüresi, yetimhane yöneticisi, kutsal kase koruyucusu, botanikçi... Ola ola arkeolog olup, ondan da defalarca anlattığım sebeplerle vazgeçtim. Ne mi oldum? Olamadım. Hala olmaktayım. Olmaya devam ediyorum. Görünen o ki bir kaç hayata daha ihtiyacım var.

Ama inanç kısmını anladım. İnanmanın ne olduğunu kavradım. Bu işin niçin teslimiyet, ego, nefis, aşk gibi kelimelerle mühürlendiğini idrak ettim çok şükür. Eski hallerime baktıkça bana bi gülme geliyor. Herşeyi bilmeler, insan beğenmemeler, doğrucu davut olmalar. Komikmiş, komikmişim.

Bu yaz Ardınç'la aslında iyi yok, kötü yok sohbetimiz ne güzeldi mesela. Galiba asıl açlığım buna, kalbin dilinde, delilik sınırında sohbete. Herşeyin sade, basit ve samimi olanını seviyorum. İnsanın, tasarımın, yemeğin, evin, edebiyatın... Sadeliğin ucuzlaşmadığı bir Dünya'ya dair hayallerim var. 

İnsan hayatını ne kadar sade tutarsa, derinleşme şansı o kadar artıyor. Tıpkı arazide açmalarımızın ölçülerini belirlemek gibi, yaşamın da sınırlarını netleştirebiliriz. Derinleşmek istiyorsak açmayı 5X5 yapmayalım! 1X1 olsun. Hayat da böyle, eğer anlamlı, tatminkar bir yaşamsa peşinden koştuğumuz, önce durmak şart. 

Ben bu yaz durdum. Küçüldüm. Öyle bol zaman kaldı ki ellerimde nihayet yaşayabildim. Yaşamak her dakikayı dünyevi tatminkarlık üzerinden tıka basa doldurmak değil. Yaşamak, gerçek canlılık ritimle mümkün. Havanın, suyun, toprağın telaşsızlığı ama her an kımıldanışı gibi olmalı yaşamak. 

Üç aylara dönersek işte tam bu iş için var kutsanmış zamanlar. Kabenin yapılış amacını boşver. Namazın nereden nereye geldiğine de kafayı takma. hayvanı değil, nefsini kurban et. Bırak dışarıdan alkış gelmesin, içinin uçurumundan yükselen alkışa kulak kesil.

Üç aylarda ben bol bol meditasyona oturacağım. Zihnimin örümceklerini doğaya salıp, kalbimin kulaklarını temizleyeceğim. Rüya görmenin sınırında yaşamak varken, bana zerre kadar faydası olmayan dış dünyaya da bir adet nanik benden. Üç aylardaki hedefim ezber bozmak. Benim patronummuş gibi davranan zihnimi alaşağı etmek.

Şimdilik bu kadar. Regaip Kandiliniz Mübarek olsun.

3 yorum:

Selma dedi ki...

💙🙏🤗

Selma dedi ki...

Gunaydin Elvancim 💙 sabah bi uğrayayım dedim bu kez kahve değil de sıcak süt aldım bi iki sıcak yazı okuyayım sonra da günün haberlerine; akillara durgunluk, üzgünlük veren gerçekliğine dönerim...
Güzellikle kal 🙏💙

Fortunata dedi ki...

İyi akşamlar Selma, bu sabah dayımı görme isteğiyle uyandım. Toparlanıp ona gittim. Yarın yazarım ama:))