Günaydın,
Saat yedide basan sıcakla gün nasıl aydın olabilir sahiden merak ediyorum! Arada rüzgar esmede delirmek an meselesi.
Bir sürü iş toparladım bu hafta, bir o kadar da gelecek hafta yapılacaklar var. Ancak sıcakların artması bana hiç iyi gelmedi. Zaten epeyce sınırda olan enerjim çizginin bir altına düşüyor, bir üstüne zıplıyor. Resmen topalladığımı hissediyorum. Hiç yaz insanı değilim. Hırka, yün çorap, battaniye falan seviyorum. Yüzmek dışında yaz aylarında ilgimi çeken bişi yok.... Bi de akşam saatlerindeki yasemin kokusu...
Yazmakla ilgili çok düşünüyorum son zamanlarda. Acaba sahiden, disiplinli bir şeklide yazmalı mıyım? Yoksa çok mu geç kaldım diye mızıldanıyorum içimde. Bir ömrü kararsızlıklarımla yemiş olabilirim. Düşünmek o kadar tüketti ki enerjimi, eylemlerim hep geç kaldı.
Son bir ayım bu evde, yavaş yavaş toparlamaya başladım kolilerimi. Satılacaklar, verilecekler iyiden iyiye gösterdi kendini. Annem için için üzülüyor mutlaka ama bize gülerek takılıyor evine eşyalarımızı yığdıkça...
Kıştan, kışın getireceği kayıplardan tedirginim. Etrafımda zora düşmüş insanlar olacak diye endişeleniyorum. Halledersin sen cümlesinden de hararetle nefret ediyorum. Evet, elbette bir şekilde hallederim ama bu benim savaşçı olduğumu, durmadan mücadele etmekten hoşlandığımı göstermez. Ben savaşmak falan istemedim ki hiç. Hem kim ister durmadan gergin omuzlarla, hiç sakinleşmeyen bir zihinle hırpalanmayı? Var mı öyle bir manyak tanıdığınız?
Yaprak, deniz, rüzgar sesi dinleyerek sıkılmak, uyumak, uyanmak, okumak, yazmak, yüzmek istiyorum ben. Kedi sevmek, Çiçek sulamak falan. Yavaşlamak, sanırım yavaşlamak istiyorum. Tıpkı bir taşın hiç çaktırmadan binlerce yılda kuma dönüşmesi gibi.. Eylemlerimin hızını düşürmek, kararlılığını arttırmak istiyorum. Ne zaman kum olacağıma takılmak yerine, kum olma serüvenimin tadına varmak istiyorum.
İşte benim arzum.