Kadın hikayelerini sevmem, insan hikayelerini severim. Sadece aynı cinsten olduğum için birini korumayacağım gibi, sadece farklı cinstendir diye bir adama, ne anlatıyor dinlemeden yüklenmem. Amma hayat ayan beyan gösteriyor ki durmadan tekrarlanan oyunlar var iki cinsin arasında ve hiç adil değil...
Güçlü kadınları seçen cılız ruhlu erkek modeli mesela. Önce gider kendine hayran olunası, becerikli, bangır bangır yaşayan bir kadın bulur. Dur tatlım eteklerini düzelteyim bahanesiyle, pililerin arasına saklanır. Etinden, sütünden, enerjisinden, hatta çoğu zaman kadının maddi manevi imkanlarından bile hiç rahatsızlık duymadan faydalanır. Sonra da bu kadının sağladığı konforun aynı zamanda bireysel haklarına saldırı olduğuna karar verip, ya suçlayıcı ya da "sen şahanesin eşşek benim" nidalarıyla sahneden çekilir! Bu noktada ademoğlunun hangi senaryoyu seçeceği cibilliyetine, ailesinden bildiği rol modele ve daha pek çok şeye göre değişir. Ancak oyun hep aynı kalır. Dekoru, kostümü, oyuncuyu salla hırpala neredeyse bire birdir!Kelimenin anlamıyla aynıdır her şey. İnanmayan Unutma Dersleri' ni okusun da macerasını biricik, acısını anlaşılmaz zannetmeyi bıraksın:)
Birinci tekil şahısla gidersek, ben sonuncuya "duygusal şiddet" uygulamıştım! Konforu bozuldu ibnenin evladının. İstediği gibi içip, sıçıp, yayılamadığı için işler sarpa sarmadan tabanları yağladı. Hadi burada gerçeklik dışı umutlar vardı ve kıçımızda patladı diyelim, peki etraftaki senaryolar? Kıçı sıkışınca, problem çözmek yerine sıvışan erkek desem herkes on tane sayar bir nefeste!
Kendisine ve size durmadan yalan söyleyen, kişilik bozukluğu besbelli adamları hayatından silkeleyemeyenler, ya siz? Bir kez daha inanmak ve devam etmekle zaman kaybederek bir umut diyerek yaşayanlar? Hu hu!!!
İnsan bir kere ayrılır tatlım. Üstelik bu seni öldürmez. Ama yıllar geçmiş ve onlarca güzel gün harcanmışsan inan bu telafisi imkansız kayıp ayrılık acısını katlar! Kafanı taşlara vurursun güzel yüzlüm.
Aldatıldığı halde, aile birliğini korumak için ya sabır çekip, eşini sevmeye, evini korumaya çalışanlar?
Bunlar saygı duyulası, nesli tükenmiş kız kardeşlerimizdir. Havva ananın soyundan gelirler ve ölene kadar severler! İyi de kar ve zarar hesabında neden çuvallarlar? Akıllı ve bir o kadar da duygusal kadınların görüp görmemesi, duyup duymaması zeka sorunu değil, aile birliğine zafiyettir sadece. Hayatı iyilikten yana itelemektir. Birlikte devam etmenin olasılığına sarılmaktır, inanmaktır...
Evi, hayatı sırtlayıp, biricik kocalarını tepesine sıçırtanlar?
Kocam olsun sinek kadar olsun, yenisini nasıl bulacağım diyerek, adamı parayla, seyahatle, seksle ve her ne ise zaafı onunla yemleyen ablalarımız. Tatlım ne ki bu adam? Evcil hayvan mı? Sal bulduğun sokağa gitsin. Merak etme, acıyıp besleyecek çooook abla var dışarıda. Korkma bişicikler olmaz ona, sen kendini toparla.
İstediğin yere git, istediğini yap tatlım dediği halde, adamın ayağına köstekmiş gibi fırlatılıp atılmaktan kurtulamayanlar?
Eşim diye bağrına bastığın pezevengin zinciri kendi basiretsizliği bacım. Hele bi terk et bak, nasıl köpek gibi sürünecek! Her başarısızlığına seni işaret ederken, aynada kendisiyle yüz yüze kalınca nasıl pişman olacak. Yüzsüzse kuyruğunu kısıp gelir, azıcık haysiyeti kalmışsa sana uzaktan uzaktan mesajlar yollayarak kapının aralanmasını kollar. Ha başka bir yer bulursa ondan hiç ses çıkmaz. Merak etme, her durumda hayatta kalır.
"Yalnızsın" der Nur Hanım, "hormonlarla aşkı karıştırmamaya dikkat çeker" Süper Prenses... "ne adamlar var sen bilmiyorsun, benim kocam pırlanta der" sırtındaki yükten yüzü gözü çökmüş kız arkadaşım...
İlişki adı altında insanın insana yaptığı zulüm, acımasızlık anlatılır gibi değil... Ne tek doğru var, ne de bir yanlış aslında. Her çift kendine özel, her hal kendi çıkmazında...
Dün içini yakan şey aşk değil de egoysa öyle komik ki bunu görmek! Devrilen taşların hiç biri aşk acısı değil be bacılar, olsa olsa çocukluk yaralarının kabuğu kalktı...
Şimdi eski mahallemde oturmuş, yağmurun altında ilişkiler hakkında saçmalarken, yapraklarla oynayan kedileri, Pazar demeden sokağımızı süpüren çöpçüyü izliyorum göz ucuyla. Hayat kıl payı yanı başımdan geçerken, şişşt diyerek paçasına tutunuyorum. Ne zamandır acaba kaç günüm kalmıştır gezegende diye sayarak uyuyorum geceleri... Victor'dan fazla yaşadığım yılların sayısı ne oldu bu yaz? Babamdan da uzun yaşadım!
Vay vay vay, ne güzel bir palmiyem var benim böyle...
"Yalnızsın" der Nur Hanım, "hormonlarla aşkı karıştırmamaya dikkat çeker" Süper Prenses... "ne adamlar var sen bilmiyorsun, benim kocam pırlanta der" sırtındaki yükten yüzü gözü çökmüş kız arkadaşım...
İlişki adı altında insanın insana yaptığı zulüm, acımasızlık anlatılır gibi değil... Ne tek doğru var, ne de bir yanlış aslında. Her çift kendine özel, her hal kendi çıkmazında...
Dün içini yakan şey aşk değil de egoysa öyle komik ki bunu görmek! Devrilen taşların hiç biri aşk acısı değil be bacılar, olsa olsa çocukluk yaralarının kabuğu kalktı...
Şimdi eski mahallemde oturmuş, yağmurun altında ilişkiler hakkında saçmalarken, yapraklarla oynayan kedileri, Pazar demeden sokağımızı süpüren çöpçüyü izliyorum göz ucuyla. Hayat kıl payı yanı başımdan geçerken, şişşt diyerek paçasına tutunuyorum. Ne zamandır acaba kaç günüm kalmıştır gezegende diye sayarak uyuyorum geceleri... Victor'dan fazla yaşadığım yılların sayısı ne oldu bu yaz? Babamdan da uzun yaşadım!
Vay vay vay, ne güzel bir palmiyem var benim böyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder