4 Temmuz 2016 Pazartesi

BENİM BALONLARIM VARDI

 
 
Çocukken en sevdiğim şeylerden biri balonlardı. Ama uçan balonlar. Annem, sık sık olmasa da bana balon alırdı. Neredeyse her öğleden sonra Raşit'in Kahvesine gittiğimizde, o Allahsız baloncu da gelir ve tam bizim masanın karşısında dururdu.
Tanrım! Ne güzeldi o mavi mor uçan balonlar! Nasıl kusursuz görünüyorlardı! Gözümü alamazdım. Özellikle o parlak mor kısmına deliriyordum. Annem, isteklerimize karşı duyarsız ya da para harcamayı sevmeyen bir kadın değildi, sadece şımarmamızı istemiyordu. Dolayısıyla balon hasreti çekerek büyümedim ama her istediğimde bir balonum olmadı. Öncesinde gazoz ya da Tipitip tercihinde bulunduğum günlerde balona kavuşamazdım...

 
 
Annemin bana balon aldığı günlerin pek çoğunda, o  bizim eve gelemezdi. Yani balon. Çünkü baloncunun bileğime bağladığı balonu özgür bırakmak en sevdiğim oyunlardandı! Önce "sıkı sıkı bağlar mısınız? " diye adamı uyarır, sonra "bu beni çok sıktı, bak bileğim acıyor" diyerek anneme ipi gevşettirirdim. Amaç belli; balon uçsun, gitsin, ben onun, masmavi gökyüzünde süzülmesini seyredeyim, gidemediğim diyarlara yolculuğunu hayal edeyim isterdim. Ancak onu ben bırakmamışım gibi olsundu bütün bunlar, hani kendi uçmuş kaçmış gibi. Hatta ben de ah vah ederdim ardından!
 
Neyin kafasıydı acaba?

 
 
Balonla eve gelmeyi başardığımız günlerde, odama girince kolumdaki ipi çözdürür ve onun tavana yükselmesini seyrederdim. Bu kısacık an bile beni büyülerdi,  tavan delinecek ve sanki balon yoluna devam edecekmiş gibi umutlanırdım. Oysa o, hooop diye konardı avizenin yanına.
Gece ona bakarak uykuya daldığımı hayal meyal hatırlıyorum. Balonla aynı odada, hayaller kurarak uyurdum. Sonra gün aydınlanır, balonun artık tavanda olmadığını farkederdim. İçindeki bileşime her ne olmuşsa olmuş, balonum özellikle o hayran olduğum mor parlak kısmı pörsümüş olarak halının üzerine konmuş, öylece hayattan bezmiş bir su yosunu gibi salınırdı.
 
Galiba bu sahneyi sevmiyordum. Balon uçmalı, kaçmalı, bana maceralar esinlemeliydi. Kimselerin olmamalıydı. Benim bile!İçindeki gaz her ne ise bittiğinde de, bir ağacın dalına takılıp yapraklar arasına saklanmalı ya da yedi denizin dibinde kaybolup gitmeliydi. Balon seven çocukların hepsi için geçerli olmasa da benim ihtiyacım onu engin mavilikte bana ilham verirken, hayata dair heyecanlandırırken görmekti, tükendiği anı izlemek istemiyordum.

Bunlar hayal meyal anımsadıklarım. Kim bilir daha ne anlamlar yüklüyordum balonlara? Özellikle de mavi mor uçabilenlere...



 
 
 

Hiç yorum yok: