31 Mayıs 2011 Salı

PARİS-HİNDİSTAN ARASI BİR KAYBOLMUŞLUK YETMEZ GİBİ ÜZERİNE İZMİR KOKUSU!

Burası bizim mahalle; adını benimsediğim, kokusuna yeni yeni alışacağım cadı bostanı!
Sabah evden çıkıyorsun, her yanı gül ve yasemin kokuları sarmış. Yeşillenmemiş ot, ağaç ve de sokak kalmamış... Apartman altlarındaki tüm pastaneler dolu sabahın köründe. Sanırsın Paris, bilemedin Alsancak! Ne kadar emeklisi varsa semtin hepsi gazete, kahve keyfinde. İnsan ister istemez düşünüyor; acaba evleri yok mu ne?
Çok değil az sonra köşeyi dönünce duvarın dibinde yığılmış bir kumaş parçası görürsen şaşırma; o bir teyze. Dilenmeden dilenen bir dilenci teyze... İlk defa gördüğüm için para vermeden geçemiyorum. Aldanmak benim göbek adım sanki... Ama hocamı hatırlyorum, "bu ona değil Elvan, bu Allah rızası için" demişti. Ben de içimden Allah rızası için diyerek geçiyorum teyzenin önünden.
Yaseminler, güllere, güller pastane kokularına, pastane kokuları dilenci teyzenin güzel yüzüne karışıyor. Bütün bunlar eskisi kadar kafamı karıştırmıyor. Sokağımızda koşer market varsa ne olmuş. Önümdeki üç teyze ladino konuşurken, çöpçü baka kalmışsa kime ne? Hayat işte. Sadece yeni mahellem:))

3 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

adı cadı bostanı ama çok sevimli görünüyor.

Fortunata dedi ki...

Beklerim:) bizde gidip pastanelerden birinde sabah kahvemizi içeriz!

guguk kuşu dedi ki...

ne güzel olur...masla kadar tatlı geldi bana bu teklifin.