14 Aralık 2008 Pazar

Tarih, Mantık veya Makarna Süzgeci.

Aşağıdaki yazıyı tarih sevdalısı güzel dostum Simla'ya ve makul şeyler yaz diyen kardeşim Ateş'e ithaf ediyorum:))

Son beş yıldır her ne hikmetse tarih, eşe dosta caka satmak için yükselen değerler arasına girdi. Nereden biliyorsun diye soracak olursanız, geçtiğimiz yıl tanıştığım ve sevgili olmakla olmamak arasında kısa bir süre gidip geldiğim iki şapşaloz ( vallahi de billahi de şapşaldılar:)) var idi. Her ne hikmetse ikisi de yazdığım yüksek lisans teziyle benim bile hiç övünmediğim kadar övünüyorlardı. Hani sanki ortada tez olmasa ya da doktora yapma ihtimalim olmasa daha az bir şey olacakmışım gibi tuhaftı halleri, tavırları. Beni birilerine takdim ederken adeta yeni satın aldıkları değerli bir objeyi göstericesine zekamı, yazdığım tezi vesaireyi anlatmaya başlıyorlardı! Tahmin edin ne kadar eğlendim! Zaten her iki abiyi de sevemedim. Allah yollarını açık etsin; benden uzak Allaha yakın mümkünse:))

Bu benim hayatımdan bir örnekti. Aynı durumu genele yayarsak; tarihin edebiyatta, plastik sanatlarda ve özellikle televizyonlarda defalarca ve defalarca, hem de en ucuz şekilde pazarlandığını görmeye katlanamıyorum. Açıkcası kıçı kırık bir tez yazmış olsam bile benim de adım "tarihçi" ve bütün bu haddini bilmez zımbırtılar fena halde moralimi bozuyor. Çünkü okumuyor insanlar! Okumamakla da kalmayıp, hem okumuyor, hem de susmuyorlar: Haddini bilmek diye bir şey vardı eskiden ama sanırım eskide kaldı!

Dün akşam Pelin Batu, Cem Mumcu ve Harun'un programına takıldı gözüm. Üçünü de şahsen tanımam ama Harun'la ortak dostlarımız var. Aptal bir adam olmadığını gayet iyi biliyorum. Pelin Batu da her ne kadar favorilerim arasında olmasa bile - ki ben durgun zekalı buluyorum kendisini- iyi bir eğitim almış olmalı diye düşünüyorum. Diğer adam malumunuz, Cem Mumcu; ona da diploma boşuna verilmemiş olsa gerek. Fakat her ne hikmetse dün akşam üçünü yan yana koydum olmadı, alt alta koydum olmadı... Yani topladım, çarptım, çıkarttım ama bir adam etmediler. Hem cahil, hem hazımsız bir tavırla Yaşar Nuri Öztürk'ü akılları sıra ezmeye çalıştılar. Oysa karşılarında sadece kutsal kitapları değil, dinleri biçimlendiren toplumları, o toplumların felsefesini, tarihini, özellikle doğu felsefesini çok iyi bilen bir hoca olduğunu unuttular. Unuttukları için saçmaladılar da saçmaladılar. Bari susup dinleselerdi!

Bu arkadaşlara ne yapıp edip karşılaştırmalı din tarihi okumalarını ve ilk fırsatta doğu kültürleri hakkında bilgi edinmelerini öneririm. (Özellikle çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçiş hakkında sıkı bir okuma yapmaları hoş olur doğrusu). O çok bayıldıkları batı, gerçek anlamda karanlıklar içinde debelenirken, ışık doğudan yükseliyordu. Madem ben değil, siz değil onlar program yapıyorlar bu durumda bi zahmet okuyacaklar!

Tam ardından bu akşam Murat Bardakçı denen zatın televizyonda - kendince- yaptığı tarih programına takıldı gözüm. Programın konuğu Topkapı Sarayı'nın eski müdiresi Filiz Hanım. Bu pek değerli hanımefendiyi şahsen tanırım. Tarihçi olarak ne kadar dikkate değer bilemem ancak iyi bir müzeci olduğunu biliyorum. Bizimki gibi karnı aç insanlarla dolu bir ülkede müze müdiresi olarak elinden gelen en iyi işleri ortaya koyduğuna bizzat tanıklık etmişliğim var. Benim asıl anlayamadığım Murat Bardakçi gibi bir adamın programında ne işiniz vardı Filiz Hanım?

Sizin varlığınız üzerinden saygınlık kazanmaya çalışan ve bildiği kırık dökük Latince ve Osmanlıca'yla caka satan bu sevimsiz ve satılmış işlerin adamına nasıl uydunuz? Onun ne denli öznel bir tavır içinde olduğunu ben bile bilirken, acaba siz hiç duymadınız mı?

Herhalde bu zehir zemberek sözlerimin ardında ne var diye meraktasınız. Murat Bardakçı tarih hakkında bilir kişi geçinen zibidiler arasında en sinirime dokunanıdır desem? Tabii Saçma sapan romanlar* yazan yüksek zekalı Ahmet Ümit ( adam Konya'ya gidip Şems'in öldürülmesi hakkında iki satır bişi öğrenip roman yazıyor ve D&R da raftan inmiyor!!!! Delireceğim gerçekten) dışında. Kendisinin haddini bilmez edebiyat anlaşına, bir de haddini aşan tarihi roman yazma sevdasına hayran olmamak mümkün değil. Tabbi asıl hayranlığım kafası basmayıp, bu kitapları okuyan ve de utanmazca tavsiye edenlere. Vallahi bravo! Sulanmadık iş kalmadı ülkemde; doktorlar böbrek satar, üç çocuklu ev kadınları dudaklarına taksitle botox yaptırır... Neyse dağılmayacağım.

Tarih ciddi bir iştir. Hele hele tarih yazmak inanılmaz yürek ister, dahası kıçını kırıp hayatını ortaya koymak ister. Amatör olmakla, ilgili olmak ve hatta hoca olmakla, derya olmak arasında miller vardır. "Haddini bilmek" kelimesini unutan adamlardan hayır gelmez. Nesnelliğini, araştırmacı ruhunu kaybetmiş, dahası sosyal hayatın ayrıcalıklarına tamah etmiş insanın yazıp çizdiği, yaptığı tarih diye sunulmamalıdır. A benim gözü kör dostlarım neden hiç merak edip sormazsınız kim var peki nesnel bir okuma için diye? Hiç mi yok etrafınızda iyi bir okur ya da iyi bir akademisyen?

İlber Ortaylı'ya sözümüz yok mesela. Sayesinde Osmanlı hanedanı aklandı, dönem yeniden konuşulur oldu. Bu hiç azımsanacak bir iş değil. Varsın konuşsun Osmanlı hakkında. Onun bilimsel çalışmaları bitmiş, adam çoktan emekli olmuş. Bu saatten sonra derdi müzeyi kurtarmak. Bu zaten bir ömrün yetmeyeceği kadar zahmetli ve büyük bir iş.
İlber Ortaylı sarayın başına gelen en harika insandır. Tıpkı bir zamanlar Bodrum Sualtı Arekeoloji Müzesi'nin başında olan muhterem Haluk Elbe gibi. Oysa hiç kimse Haluk Bey'i tanımaz, herkes şarlatan Oğuz Alpözen'i tanır.. Çünkü odur kocaman kocaman davetler verip, bakanların karnını doyuran ve gazetelerde çarşaf çarşaf haber olan. Oysa değil Türkiye için dünya için çok önemli bir ortaçağ kalesini panayır alanına çevirmiştir. Farkında mısınız? Yooo, siz de her yaz gezer alkış tutarsınız!

Ama bütün kalbimle inanıyor ve umut ediyorum ki, nesnel tarih yazıcıları gerçeğin hakkını verecektir. Herşeyin bu kadar satılmış olduguna inanamıyorum. Olmamalı.

Bakın Halkan Erdem var. Canınız Osmanlı hakkında okumak istiyorsa ona danışın. Adamın mail adresi var, Sabancı Üniversitesi'nde profesör. Arayın, yazın, sorun. Yenikapı mı ilginizi çekiyor; Ufuk Kocabaş var. İstanbul Üniversitesi öğretim görevlisi. Ufuk kadar işini bilen adam az bulursunuz. Gidin, sohbet edin de tevazuyu görün.

Derdiniz tarihi roman okumaksa İhsan Oktay Anar çuvala mı girdi? Mehmet Coral neyinize yetmiyor? Hakan Erdem'in yazdığı Kitab-ı Duvduvani'yi okumadınız mı hala? Oooo boşa zıplıyorum ben yerimde...

Uzatmayacağım, ama sakinleşmem için yazmam lazımdı. Konuyu toparlarsak; Murat Bardakçı gerçek bir şarlatandır. Tarihçiliği de haberciği de satılmıştır. Örnek isterseniz iki yıl önce Bodrum Müzesi'nde patlak veren "ınde deus abes" haberini araştırın. Oğuz Alpözen'in arkadaşı olduğu için nasıl kıvırdığını açıkca göreceksiniz. Ahmet Ümit için ise sadece zevk meselesi demekle yetineceğim. Ben plajda bile okumam!

Diğer üçlünün programına gelince; zahmet edip azıcık okurlar ve konuklarına önyargısız ve de saygılı davranırlarsa program tutabilir. Ama ben birbirine bile saygısı olmayan bu üçlüden iş çıkacağına inanmıyorum. Onların yerine Müjde Ar ve saz arkadaşlarını tercih ederim.

Fakat lütfen bu gece bir hezeyan olarak algılanmasın. İsterseniz ben bile size kendi çapımda okuma programları hazırlarım. Beni aşan bir konu olursa tanıdığım hocalarıma danışırım. Yalvarırım her satılanı almayın. İnternet diye bişi var, açın bi bakın yahu!

Geçenlerde yıllar evvel aldığım ama okumayı hep ertelediğim Reha Çamuroğlu'nun bir kitabını okudum, inanın elimden bıraktığımda kendimi aydınlanmış hissettim. Bir dönemin tam ortasına gittim incecik kitapla. Dili, kaynakçası, dipnotları ile gerçek bir bilim insanı tarafından yazıldığı çok açıktı. Oysa aynı adamı bir kaç ay önce gazeteler yerden yere vurdu. Unutmayın, bu ülkede her şey satıldı. Basın? Çoktaan satıldı!

Lütfen azıcık daha seçici olalım. Eğer bu kafayla gider ve çula çaputa kapılmış, sadece görüntüyle iş bitirmeye çalışan, şeytanla anlaşmış insanlara prim verirsek, sadece kirlenmiş bir çevre değil, kirlenmiş zihinler de yaratmış olacağız. Bunu istiyor olamazsınız! Neyse, uyumaya gidiyorum ben, tansiyonum fırlayacak:))


*Adam bizim fakültede iki satır bişi öğrenmiş, ardından Bereketli Hilal hakkında roman yazdı! Biz boşuna dirsek çürütmüşüz, yazık. Vallahi kalan saçımı da yolmak istiyorum!!!

13 yorum:

simla müderrisoğlu olgun dedi ki...

:)
yazına bayıldımm....çok teşekkür ederim...çok önemli bilgiler var içinde...
Murat Bardakçı'yı da bi kez daha düşünmem gerekecek, keza okurdum yazılarını..kitaplarını..

verdiğin bilgileri mutlaka araştırıcam...

İhsan Oktay Anar hayranıyımdır..kesinlikle katılıyorum sana...

Cem Mumcu'nun Makber adlı kitabını okumuştum..çok etkilendiğimi hatırlıyorum...

Reha Çamuroğlu'nın "Şah İsmail"i okudum..bi harikaydı...harika!

yazın gerçekten birçok bilgilerle dolu...ben bayıldım..işin güzel yanı bence tarih ile ilgili olmayanları sıkabilirdi ama tarzın sayende zevkli bi okumaya dönüşmüş bence ...

Fortunata dedi ki...

Beğenmene çok memnun oldum Simla'cığım:)

skoer dedi ki...

toplumun topyekün dejenarasyonu ile doğru orantılı olarak; aynı toplumun taksicileri, politikacıları, bozacıları ve dahi tarihçileri de bir bozulmaya uğrayacaktır. bu kaçınılmazdır. kurtarmak mümkün değildir. başka türlü bir beklenti tıpkı insan haklarının olmadığı yerde kadın haklarının, hayvan haklarının aranmasının yanlış olması gibi bir yanlıştır.

malzeme bu.

No More Virgilius dedi ki...

Yazıya bayıldım ama bloguna gelip gidip Mehmet Karakalem'e bakıyorum :-)

Lupelyan dedi ki...

Sevgili Fortuna, tüm yazdıklarını zevkle okuyorum inan. Bir ara blog kapatma kararına da çok bozuldum bilesin :) Neyseki hala burada olduğun için şanslıyız. Tarih konusunda asla seninle aşık atamam tabiki, hatta yanından bile geçemem ama ne yalan söyleyeyim yazdıklarının çoğuna katılmamak, medyatik şarlatanlara kızmamak elde değil. Kendini tanıma telaşıyla geçen günlerimde, geçmişini tanımadan kendini birey olarakta tanıyamıyorsun noktasına geldim sanırım :) Keşke okuma programı yapıp paylaşsan bizimle, ne iyi olur.

Bizimle kalmaya devam et..Sevgiler.

Fortunata dedi ki...

Skoer,
Çok haklısın, benim durumun iç dökmekten ibaret:)

Vİrgilius,
Mehmet Karakalem'i benden daha fazla sevdiğini kibarca söylemişsin. Alınmadım vallahi, çok haklısın. Şu dünyanın malına tapmam ama bir Karakalem orjinali için inan ölebilirim:)

Lupelyan,
Bir okuma programı için elimden geleni yaparım elbette. Hem de ilk fırsatta. Ayrıca şimdilik buralardayım, yazdıklarımı okumaya değer bulduğun için çok memnunum teşekkür ederim:)

pilatescadisi-pilateswitch dedi ki...

İşte enerji fışkırıyorsun.. Heyyy. sadede geldik.. inmesin kimse.yola devam. bayıldım bayıldım... daha uzun olsaydı keşke.. okumaya doyamadım. Demissin okuma programları... Yapsana nolur... Hadi bizi tarihle doyur... cok keyiflendim okuduklarımdan inan... Sen kendini nasıl geri cekmeye calısırsın be dostum benim.. Yaz... yaz ki okunsun okuyalım. seni seviyorum birtanem. eline kalemine sağlık. bilgine sağlık.

Fortunata dedi ki...

Canım Pilatescadısı,
Sen bana en beklenmedik ve en güzel hediyesin şu saçma senede:) Ne acayip insanım ki ben derslerini ekiyorum bazen... Bir daha asla yapmam, sen bana ilaç gibi geliyorsun:))
Okuma programı için düşüneceğim söz. Böylece ben de yeniden okumaya başlarım:))

Brajeshwari dedi ki...

bende yazini çok sevdim.Tarih bilmem senin kadar.Ama şarlatanların ve çok bilmişlerin çok olduğunu görüyorum senin gibi..

Yine de tarihin şimdiki yansımalarını okumak inanilmaz keyif verir bana..Bir de yazan sen olunca..

Disegno dedi ki...

Benim de birkaç cümle ile katılmamın şaşırtmaktan çok sevindireceğine eminim.

Uzun süredir internete girecek vaktim olmuyordu doğrusu. Yazını okuyunca köşe yazarları, özellikle televizyon programları üzerine eleştiri yapan köşe yazarları aklıma geldi. Senin yazından köşe değil olsa olsa sayfa hatta gazete olurmuş; belli ki çok dolmuşsun.

Köşe yazarlarının sığ ve cehalet dolu yazılarından sonra yazdıklarının ne kadar dolu olduğu daha da ortaya çıkıyor.

Devamını bekliyoruz...

Fortunata dedi ki...

Disegno demek!
Sevinmek mi? İnan az kalır hissettiklerimin yanında. Yazdıklarımı okuman beni çok mutlu ediyor. Özellikle bu yazıyı beğenmene inanılmaz memnun oldum. Çok teşekkür ederim. İyi ki varsın:)

Arzu Pınar dedi ki...

ckm de küçük bir kitap fuarı açılmış, bugün onu gezdim. bir yanda dünya klasikleri, ölümsüz eserler yaratacak kadar insanın derinliklerine inmiş büyük yazarların eserleri; diğer yanda aynı paraya satılan "sev kendini, seveyim seni" tarzı kitaplar.bu kadar az çaba harcayıp, kimseye hiç bir şey katmayan onca kitabın basılması garip geldi.
bahsettiklerin de öyle.şems şöyleydi, mevlana böyleydi deseler ve tamamen uydurma olsa, yalan olduğunu anlayacak birikim kaç kişide var. tarih bilgisinden o kadar yoksunuz ki, ne deseler inanırız.durum böyle olunca da meydan şaklabanlara kalıyor.

bu arada harun ların programı bende tam bir hayal kırıklığı uyandırdı, uyandırnmaya da devam ediyor.nereye kadar?

Adsız dedi ki...

Söylemem lazım benim gençliğimde murat bardakçı narsist vahdettin torunlarına yağ çekip temennah ede ede çevre edinmiş bir şarlatandı,kimse onu ciddiye almazdı tarihçilik taslamak ne haddi değildi,ne mesleği idi...herhalde bir yerlere satılmış ki her hafta planlı programlı dezenformasyon çalışmalarına yenisini katıyor yakında türkler zencidir derse şaşmam...