2 Aralık 2008 Salı

Nazmi Hocam Beni Onikiden Vurdunuz...

Aşağıdaki mail Nazmi Hocam'dan geldi az evvel. Olduğu gibi kopyaladım. Bu şiiri M. Ersan sayesinde keşfetmiştim ve aklımda hep bloga koymak vardı... İyi okumalar.


Uzun Yol.

Şimdi buradaysanız, şöyle dönüp ardınıza bir bakın.
Hadi yaslanın arkanıza ve geldiğiniz yolun tozu dumanı arasındanyaşadıklarınıza, sevinç gözyaşlarınıza ya da acılarınıza iyice bir bakın. Fark edin ki buraya uzun bir yoldan geldik. Kimimiz için zorlu, kimimiz için kolay ama her kez için uzun bir yoldan.
Belki bazılarımızın yolu bu yazıyı okuyamadan bitti. Belki bazılarımızın daha gidilecek çok yolu var.
Ama şimdi bir an durun ve içinize bir bakın. Bu günlerde bir heyecan var yüreklerde. Bir ajandanın daha kapanışına hazırlanıyoruz.
Yeni bir yıl geliyor...
Bu seferki nedeni, yaşanan kriz mi yoksa sonbahar depresyonu mu bilemedim ama, her zamanki gibi buruk bir yılın bitişine de şahit oluyoruz aslında.
Bir yıl daha bitmek üzere. Arşivin tozlu raflarına kaldırılacak bir ajanda gibi, zihnimizin anılar rafına konuşlanacak bir yaşanmışlıklar yığını daha.
Yaşanmamışlıklar yığını mı demeliydim yoksa? Burukluğun nedeni bu olmasın?
Yahut da geçen yıl ki kaybedenler kulübü üyeliği, haksızlığa uğramışlığın öfkesi, değerimizin bilinmeyişine dair kızgınlığımız, içimizdeki yarımkalmışlık hissi, yaratıyor olmasın bu hüznü?
Lütfen uyanın, zihnin labirentlerinde dolaşan anıların hayaletlerinden sıyrılın.
Kıvrımlarında saklı hayallerin göz boyamasına izin vermeyin.
Bu günü, şimdiyi fark edin.
Geçmiş de ya da gelecek de değil, an da yaşayın.

Sevgide kalın
Nazmi Gür

Ps: Yazının hikayesi.
Bu "Uzun Yol" Yazısına ,özelden Pps formatında gönderilen bir MurathanMungan şiir ilham verdi.

İnan Batmış Şehirler Gibi Onarılmaz Anılar

"Biri beyaz biri kara iki kedi..birbirlerinin omzuna kollarını dolamışçasına birbirlerine şefkatle sarılarak, birbirlerine dayanarak yola çıkmışlar. Gölgeler akşamüstünü söylüyor.Yorgun bir günün sonunda eve dönüyorlarmış gibi.Yüzlerini görmüyoruz ama eminim mırıl mırıl konuşuyorlardır. Belli sınanmış, denenmiş bir dostluk bu, uzun yolları da göze alabilen bir dostluk
Ya biz, binde bir karşımıza çıkan dostluk, arkadaşlık, sevgililik fırsatlarını ne yapıyoruz? Akşam üstünün bir saatinde yorgun gövdemizi yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz,omzumuza dolanan bir kolun, başımızı yaslayabileceğimiz bir omzun,belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara dayanıklı ayakların sahibi karşımıza çıktığında tanıyabiliyor muyuz onu, değerini biliyor, biricikliğini, benzersizliğini anlayabiliyor muyuz? ...

Yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp kendimizi hep ilerde bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir başkasına,bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyor mu? Karşımıza erken çıkmış insanları yolumuzun dışına sürüklerken bir gün geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz? Hayat her zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez zalimdir, her zaman aynı fırsatları sunmaz, toyluk zamanlarını ödetir. Hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitmeden yıprattığımız dostlukların savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız birgün...
Bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz,ya da olanlar olması gerekenler değildir.
Yıldızların bizim için parladığını göremeyen gözlerimiz, gün gelir kayan yıldızların gömüldüğü maziye kilitlenir...

Kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir kendi hayatımızdaki olağanüstü anları ve olağanüstü kişileri yakalamak. Bazılarının gelecekte sandıkları 'bir gün' geçmişte kalmıştır oysa;hani şu karşıdan karşıya geçerken, trafik ışıklarında rastladığınız,omzunun üzerinden şöyle bir baktığınız sonra da boşverip' Nasıl olsa ilerde bir gün tekrar karşıma çıkar.' dediğinizdir. Oysa tam da o gün bu zalim şehri terk etmiştir O,boş yere bu sokaklarda aranırsınız...

Murathan Mungan

Hiç yorum yok: