11 Aralık 2008 Perşembe

Cap Pas Cap / II & Noel Kurabiyeleri.

Bayram beklentimin çok üzerinde - kimbilir belki de aslında bir beklentim olmadığı için midir nedir - iyi geçti. Bir önceki bayram tam bir hüsran olmuştu. Neden derseniz, güllaç bile yoktu! Bu epeyce önemli bir noktadır çünkü sadece annem içine gülsuyu dökülmemiş, üzerinde saçma sapan şekerlemeler olmayan ve mis gibi süt kokan güllaçlar yapabilir.

Bayramın Bursa'ya gitme bölümünü atladık! Burnuma gelen kahve kokularına rağmen soğuk ve uzak düştü Bursa. Akraba ziyaretlerini ise büyük bir zevkle öteledim. Çok sevdiğim teyzem ve Muhterem Nur Hanım dışında bir Allahın kulunu umursamadım. Nedense her bayramda aklıma Nil'in "Akbaba" şarkısı gelir! Bilmem anlatabildim mi??

Kısacası İstanbul yetti de arttı bana; kahvemi ve nane likörümü içtim, patlayana kadar çikolata yedim, arkadaşlarla kahvaltı, kahve ve benzeri faaliyetlere katıldım vs vs. Bu mudur? Budur!

Dün geceyi, Yann Samuell efendiye ait filmi iki kez izleyerek*, ardından Agi ve Beste ile Noel kurabiyelerini pişirerek geçirdim. Aslına bakarsanız bu kurabiye mevzusu başlı başına bir yazı konusudur. Nedenine gelince; hamurunu açmak dert, kalıp çıkartmak başka bir dert ve tabii bir de süslemesi var ki amanın! Sakın bu durumdan memnun olmadığım anlamı çıkartılmasın, aksine haftalardır bu geceyi bekliyordum. Mutfak huzurludur, hele Agi'nin mutfağı daha da huzurludur.

Neyse, konuyu toparlayalım ve filmi anlatalım. Daha doğrusu neden bende iki kez izleme duygusu uyandırdı ve neden aklıma Ajda Pekkan'ın O meşhur şarkısını** düşürdü biraz bundan bahsedelim.

Film iki güzel çocuğun zararsız gibi görünen ve hatta inanılmaz eğlenceli, düzene meydan okuyan oyunuyla başlıyor. Uzun yıllar sürecek olan bu oyunda Julien'in annesinden kalan ve atlıkarınca resimleriyle bezenmiş teneke bir kutu var. Bu kutu Julien'in hazinesi!

Uzatmayalım, aralarındaki bütün farklılıkları yok sayarak uzun yıllar geçiriyor Sophie ve Julien. Gelecek hakkında sadece bir kez konuşuyorlar; Sophie, Julien'e soruyor: "Büyüyünce ne olacaksın?" Julien: "Hükümdar olacağım" diyor. "Ya sen?" Sophie, önce söylemek istemiyor ama ardından cevap veriyor: "Turta!"

Aralarındaki oyun - eğer Türkçeleştirirsek "var mısın yok musun" ya da "lades" benzeri birşey - git gide daha cüretkar ve can yakıcı olmaya başlıyor. Ama kimsenin durmaya gücü yok!

Geçen yıllar boyunca, hiç durmayan ama öldürmeyen bir iç kanamayla yaşıyor filmin kahramanları. Yaraları kalplerinde ve kanamaları tamamen mecaz olduğundan dışarıdaki hayat ve o hayata dahil olanlar hiç anlamıyorlar ne kadar acı çektiklerini... Hatta kendileri bile hissettikleri şeyin ne olduğundan emin değiller. İnat, oyun ve gerçek birbirine karışıyor! Sevgi, güven, ego arasında ip üstünde sekmeye dur diyemiyorlar. Taa ki aralarından birinin, bir gün oyun oynayamayacak hale gelme ihtimalini ya da oyun sandıkları şeyin nasıl can yakıcı olduğunu aniden anlamalarına kadar... Finale giriş o ayma sahnesiyle başlıyor!

Aslında büyük bir zevkle tamamını anlatırdım ama o zaman alıp izlemezsiniz. Oysa ben illa görün istiyorum:) Sahi düşünüyorum da kime güvenebilirim/riz ki üzerime/mize beton dökülmesine izin verecek kadar!!!***



* Jeux d'enfants...Birinci izlediğimde anlamadığımdan diil; o kadar irkildim ki, Agi'nin mutfağında silkelendikten sonra sağlam kafayla bir kez daha izlemek istedim.

**SENSİZ YILLARDA (1970 yılında Ajda Pekkan'a En İyi 2nci Türkçe sözlü parça ödülünü kazandıran bu şarkı daha sonraları Nilüfer tarafından da seslendirildi Söz: Fikret Şeneş / Müzik: Eduardo Franco AJDA PEKKAN - 1970 - PHILIPS)

Yağmurlu bir gündü tıpkı bugün gibi

Kaybetmiştim seni

Taştı gözyaşım karıştı yağmur

Bensizdin yıllarca sen neyi aradın

Sevgiyi buldun mu

Yabancı kollarda mutlu oldun mu

Sensiz yıllarda yaşadım sanma

Sensiz yıllarda unutmadım seni

Sensiz yıllarda belki arar da

Sorarsın diye avunmadım


***Bu yılın bitirme sınavı sorusudur. İyi düşünün ve bir kerede cevap verin kendinize:))

4 yorum:

simla müderrisoğlu olgun dedi ki...

Bu şarkı, benim her yağmurlu havada mırıldandığım şarkıdır...

blogumda sorduğum film buydu sanırım....bi kaç yazını okuyamadım...günü gününe..affet...

şimdi araya kapatmaya gidiyorum.. ;)

sevgiler,

Fortunata dedi ki...

Maviay, ben sana bütün yazıları bi kahve eşliğinde özetlerim:))
Zaten bir "yıl sonu muhasebesi" için acil toplantı yapmamız lazım!
21 Aralık nasıl olur?:)))

simla müderrisoğlu olgun dedi ki...

:)) yılın en uzun gecesi 21 Aralık anca mı yeter diyorsun 1 yıllık muhasebemize ??

:))

......çok isterim!...en yakın zamanda yapalım...tabii mümkünse alkolle !!
malum, bazı hesaplar ayık kafayla verilmezz ;)

Fortunata dedi ki...

:)))Belki Külkedisi'nin evindeki ilk partimiz olur?