21 Mart 2025 Cuma

MAHALLE YANAR, ORO..U SAÇINI TARAR

 

İŞTE O BENİM; yangındaki uzun saçlı o..pu. Ne yapayım, hayatın bana uygun gördüğü rol buymuş, eyvallah.

Son zamanlarda canlılıktan, canlı olmakla ölü olmanın farkından çok bahsettim. Haklısınız, sıkıldınız belki ama yazarak kazanmıyorum ekmeğimi, yani zihnimin örümcek, ruhumun balık ağına ve hatta ayağıma ne takıldıysa, blogun payına da o düşüyor çaresiz. 

Son üç gündür tam anlamıyla fırtına takviminin ortasındayız. Mart zordur, mevsim çiçeklerini ve iç titreten soğuğu aynı anda verir. Hem ılık, bereketli günlerin kokusunu salar atmosfere, hem de "dur dur, daha gitmedim" diyerek buz gibi kış rüzgarını üfler yüzümüze.

Bu yıl dengemizi bozan o soğuk ve gri günlerden ülke olarak geçiyoruz. Sadece bireysel, küçük dünyalarımızda değil, toplumsal olarak da mevsim normalleriyle zorlanıyoruz. Asalet, adalet, merhamet, vicdan, haklılık, güçlülük konuşuyor, tüm bu kavramlar arasından yolumuzu bulmaya gayret ediyoruz.

Kimsenin burnu kanamasın dualarıyla yatağıma girerken, sokaktaki kedi köpeğe mi ağlasam, meydanlardaki genç insanların ana babalarının yüreğindeki korkuyla mı titresem bilemiyorum. Tek bildiğim sular ısınıyor ve birileri fena halde haşlanacak. 

Ama kim?

İnsan sıcak evinden, sabah kahvesinden, sağlığından ve sevdiği müziği açıp kelimelere saklanarak mızmızlanmaktan utanır mı? Utanıyorum, tam da şu an utancımın orta yerinden, konfor alanımdan yazıyorum. Bu soğukta yarı aç yarı tok ekmek arayan, adalet arayan her canlıdan ölesiye utandığım yerdeyim, üstelik hiç olmadığım kadar kendimdeyim.

Tüm bunlara rağmen geçmiş yıllardan farklı olarak canlılığımın ve ölümlülüğümün de koruyucusuyum aynı zamanda. Baharın, çiçeklenmiş ağaçların, havada dolanan fırtına kokusunun bilincinde, gerektiğinde "buradayım" diyeceğim anın bekleyişindeyim. Farklılık beklemedeyken zamanın donmadığına uyanmış, hayatın akışına katılmayı idrak etmiş olmamda. Görünürde normal bir sabahta saçlarımı tarıyor olsam da, tarih yazan olaylar zincirinin ilk günlerini yaşadığımızı sezebiliyorum. 

Ne mi diyorum? Kendine şefkatli, günlük akışta inatçı ve bol duayla açık şuurla, temiz vicdanla aydıklıkta kal diyorum. Hem sana hem kendime sabır, sükunet ve gerektiğinde direnç ama kabalaşmayan bir direnç diliyorum. Savaş yanlısı olmamakla birlikte, hiç savaşmadan esir düşmek ve yenilmek istemiyorum. Şimdi mi? Hadi git, saçlarını tara, yaşam biz katılsak da katılmasak da akıyor, kendini ihmal etme.

Hiç yorum yok: