25 Eylül 2024 Çarşamba

KRONİK TEMBELLİKLE KRONİK YORGUNLUK VE AZICIK DA HAYAT AYNI ÇIRPICIDA UZUN SÜRE ÇALKALANINCA NE OLUR?

 

SON HAFTALARDA önceki dönemlere göre daha fazla sosyalleşiyor ve bir grup insandaki bezginliği, kronik yorgunluğu izliyorum. Farklı sebeplerden hemen hemen herkes benzer şeylerden bahsediyor; yorgun, umutsuz ve tatsız olma. Kımıldamaya dair gönülsüzlük.

Bir şekilde yaşam bizi veya tam bir yanılsamayla biz yaşamı sürüklüyoruz fakat asıl olmakta olan şu: canlılığımız tehdit altında. Üstelik nasıl önlem alınır, neresinden toparlanır bilemiyoruz. Yemekler eskisi kadar lezzetli değil, içki içmek desen öyle. İş güç için hepimiz ivmelenmeye çalışıyoruz ancak üzerimizde ölü toprağı varmışcasına garip ruh hallerindeyiz. Kısacası ne anlayabiliyor, ne de anlatabiliyoruz olan biteni.

İyi hissetme hali ruhen pek mümkün olmadığı gibi bedenlerimiz de yorgun. En spor sever arkadaşımız iki gece dizi izlese pert olurken, mahallemizde beyin kanaması ve kalp krizi yaşı elli altına düştü. Öfke nöbeti geçirip eşini tokatlayandan veya evden çıkmayarak kendini tecrit edenden hiç bahsetmeyeceğim. Kanser de var. Çok şükür kaybetmedik ama korkusu yetti. Peki ne oluyor? En hafifi tansiyon ve anksiyete, en azılısı kanser ve krizler olan bu sarmaldan nasıl çıkılacak? 

Bana göre ön görülmüş ama umursanmamış senaryolarda avanak avanak geziniyoruz. Yıllar evvel çıkmış olmalıydık şehirden. Şehir işgal edilmeden, alım gücümüz yerle yeksan olmadan gitmiş olmalıydık. Çok söyledim, çok yalvardım ama umursamadılar. Şimdi durup durup bana anlatılan bu tatsız hikayeleri dinlerken konuşmak bile istemiyorum. Aynı kapanda sıkışmış bir fare olarak ne diyebilirim ki?

içimizde ve dışımızda azıcık ama gerçek anlamda azıcık kalmış olan yaşamı yeni bir saksıya alıp, toprağını değiştirmek farz oldu. Yapmazsak devamı hiç aydınlık görünmeyen şu sarmal herkesin sonu olacak. Ayakları kuyunun dibine vurup çıkmanın tam zamanı yoksa veda vakti gibi görünüyor....

Hiç yorum yok: